Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Telimizi kalın bağlamışlar

Mutlaka görmüşsünüzdür. Üstatları, darbukadan en iyi sesi almak için derisini elleriyle ovuştururlar. Hatta sobanın ya da kaloriferin yakınına getirip ısıtırlar. Sebebi, soğuktan gerilen deriyi, azıcık ısıtıp genleştirerek doğru sesi almaktır.
Farkında mısınız bilmem; bu aralar millet olarak hepimizin akordu bozuk. Bir türlü doğru sesi veremiyoruz. Tın tın ötüp duruyoruz. Sebebi, derimizin gerilip kaskatı olması. Bizi şöyle ovuşturacak, ısıtıp yumuşatacak şefkatli bir el tarafından sıvazlanmaya ihtiyacımız var.
Peki televizyon ne yapıyor?
Tam tersini...
Bizi gerdikçe geriyor.
Adı ister müzik yarışması olsun, ister izdivaç ya da moda programı, ister ıssız ada yarışması... Hepsini en kısa sürede 'gergin bir reality show'a dönüştürüveriyoruz.
Bizdeki Survivor ile Ütopya'nın iki bölümü İsviçre'de yayınlansın, millet üçüncü dünya savaşı çıkıyor diye marketlere hücum eder. Adı izdivaç olan ama Müge Anlı'nın programıyla başa güreşecek kadar polisiye hale gelen şovlara bir bakın. Vatandaş, hayat arkadaşını bulmaya değil, mürüvvet ağacını taşlamaya geliyor sanki.

HINÇ KUSMAK MARİFET OLDU
En büyük korkum; 'eleştiri'nin, bu programlar yüzünden sadece çemkirmek, karalamak, kişilik haklarına tecavüz edip aşağılamaktan ibaret sanılması. Zaten sosyal medya icat oldu olalı, herkes kinini, kasvetini, hıncını kusmayı marifet sayar oldu. Sosyal medya, hayatımıza kazandırdığı tüm iyi ve olumlu özellikleri bir kalemde silecek kadar korkutucu bir 'recm meydanı' haline dönüştü. En çok da şöhret olmak uğruna moda programlarında jürinin tüm hakaretlerine, aşağılamalarına 'yutkunarak' tahammül etmek zorunda kalan ama bir yandan da birbirlerinin alenen sırtına basarak yükselmeyi, omuz atarak öne çıkmayı ilke(!) edinen genç kızları idol alacaklar diye kaygı duyuyorum.
Ne yazık ki bu kervana son zamanlarda 'nara atıp duvara bardak fırlatarak' dikkat çekmeye, reyting almaya tevessül eden spor programları da katıldı. Peki ya aşk dizisi olarak yola çıkıp reytingi azıcık düşer gibi olunca hemen silaha, dehşete, vahşete sarılan senaryolara ne demeli?
Bir yanda sifonsuz rahatlama alanı sosyal medya, diğer yanda evlerimize sigorta kutumuzun dayanamayacağı kadar yüksek voltaj yükleyen televizyon programları... Bunca elektrik yükünü halihazırda kaldırabiliyorsak, zamanında sigortamızı kalın bir telle bağladıkları içindir. Ama unutmayın ki en büyük tehlike, zamanında atmayan sigortadır.
Allah korusun!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA