Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Evren küçükmüş netekim...

Ben 12 Eylül dönemini, en deli dolu çağında yaşayan jenerasyondanım.
O yılları 'yaşamayana' anlatmak kolay değil.
Anneler, koca koca üniversiteli çocuklarını tıpkı bir ilkokul öğrencisini bekler gibi camda dört gözle beklerdi, eve sağ salim dönebilecekler mi diye... Günde 30 kişinin teröre kurban gittiği o günlerde oturduğumuz kahve taranacak mı diye arkamızı duvara verir, gözümüzü caddeden ayırmazdık. Silahlı Kuvvetler yönetime el koyduğunda 'Terör son bulacak nihayet' umuduyla gözleri parlayanların sayısı, 'Eyvah yine darbe oldu, gitti güzelim demokrasi' diyenlerden fazlaydı.
Bunun sayısal kanıtı da Kenan Evren'in darbe anayasasına verilen yüzde 92'lik halk desteğiydi.
Kenan Evren de kendini 'kurtarıcı' gibi görüyordu mutlaka... Ve... Sezgilerim eğer beni yanıltmıyorsa, kentten kente koşup üniformasıyla 'halkına' hitap ettiği o günlerde, öldüğü günü de hayal ediyordu.
Bütün ülkenin ardından gözyaşı dökeceğini, cenazesinin bir katafalka konulacağını, 'aziz halkının' önünden ihtiram geçişi yapacağını, katafalkın güller, karanfillerle bezeneceğini, hatta bir anıt mezara gömüleceğini düşlüyordu kuşkusuz.
Kenan Evren'in vefatının söylediği bir tek söz var: Kimse, hayattayken kendisine ölüm şekli biçemez...
Bizde ölünün arkasından ileri geri konuşulmaz. Mahkemeler, davalar, yargılamalar bir yere kadar... Evren Paşa, asıl 'yargı yerine' şimdi intikal etti.
Allah, taksiratını affetsin...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA