Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Cem Yılmaz pırt'larken...

Dünya kana bulanmış, hepimizin yüreğine koyu bir kasvet çöreklenmiş. Hiçbirimizin içinden ekrana bakmak gelmiyor. Böyle bir zamanda insanın moralini ne yükseltir?
İyi bir komedi filmine gidip iki saatliğine bile olsa her şeyi unutmak, gülmeyi hatırlamak, değil mi? Ben de öyle yaptım.
Her sahne şovunda beni gülmekten koltuğumdan düşüren Cem Yılmaz'ın komikliğinden bir-iki doz almak üzere Maslak TİM'deki salonun yolunu tuttum. Ama gülmek için gittiğim sinema salonundan büyük bir hayal kırıklığı ve Cem Yılmaz adına kaygılı bir hüzün duyarak ayrıldım...

KAN VE KÜFÜR GIRLA
Dört bir yanımız kan gölüne dönmüşken, Cem Yılmaz ormandaki tuzakta kafası koptuktan sonra boynunun olması gereken yerden kan fışkıran adama gülebileceğimizi nasıl düşündü ki? Herkesin yara bandı aradığı böyle bir dönemde; vücuduna kazıklar saplanan, mayına basıp un ufak olan, beyni dürbünlü tüfek mermisiyle dağılan adamlara salonda kimse gülemedi zaten... Virgül gibi neredeyse her kelimenin arasına zorla sıkıştırılan galiz küfürler ve Cem'in canlandırdığı karakterin birkaç kez gaz çıkarması da içine düşülen komedi fukaralığı konusunda derin bir acıma duygusuna kapılmama sebep oldu. Cem'in son filmlerinde can simidi gibi sarıldığı Zafer Algöz'ün kurtarıcı performansı dışında, oyunculuklar da donuk kalınca, iki saat boyunca kahkaha atmak bir yana, dudağımın azıcık bükülmesini sağlayacak espri kırıntısı bile bulamadım. 'Nerede o eskilerin muhalif mizahçıları?' eleştirisinden kurtulmak adına senaryoya iliştirilen sosyal ve siyasi mesajlar ise doğrusu bir hayli iğreti durdu.
Fragmanına bakıp film hakkında hüküm verenlerden değilim.
Ama bu kez fragmanlar, filmin tamamen ticari kaygılarla kotarıldığının ipuçlarını verir gibiydi.
Cem'in ilk kez bir filmini tanıtmak için talk show'larda bunca ter akıtıp sokakta sırtına filmin afişinin yer aldığı tişörtleri geçirecek kadar fazla mesaiye kalması da filmin kalitesi konusunda beni kuşkulandırmıştı zaten.
Nitekim, öngörüm pek de yersiz değilmiş. Pazar günü saat 16.30 gibi sinemaseverler tarafından son derece cazip bir gün ve seansta salonun üçte ikisinin boş olması ise filmin gişe akıbetinin habercisi gibiydi.

'1 LİRAYA NE VAR ABİ?'
Antrakta büfeye uğradım.
Önümdeki lise öğrencisi, büfe görevlisine ısrarla soruyordu: "Abi 1 liraya ne var?" Belli ki çocuğun sinema bütçesinden atıştırmalık için artırabildiği sadece 1 liraydı. Diyeceğim o ki, Cem Yılmaz ve ekibinin perdede komedi satarken, büfede 1 liralık gofret arayanları da gözetmesi ve 'Cem Yılmaz ne yaparsa gülüyorlar zaten' kolaycılığından bir an önce sıyrılması gerekiyor. Aksi halde 'Ali Baba'nın yanındaki '40 Haramiler'in nereye kaybolduğunu sormaya gerek kalmayacak.
Nihayetinde; boşa geçirecek iki saatiniz ve Cem Yılmaz'ın pırtlamalarına gülecek mecaliniz varsa, 'Ali Baba ve 7 Cüceler'i kaçırmayın derim...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA