Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Nerede o eski iletişimler?

Adına modern iletişim çağı diyorlar... Sözde; teknoloji, iletişimin emrine girmiş. Dünya koca bir köy olmuş. Mesafeler 'bir tık' kadarmış artık. Herkes, her yerde ulaşılabilir olmuş. Akıllı(!) telefon ve tabletlerle oturduğun yerden her şeyi halletmek mümkünmüş...
Peki teknoloji gerçekten de iletişimi kolaylaştırdı mı? Bence hayır. Tüm bu teknolojik gelişmeler aslında insanın 'insanla' iletişiminin arasında büyük bir dijital duvar oluşturdu. Bilmem farkında mısınız? Kapı tıklatmak yerine günde en az dört-beş kez elektronik şifre kullanır oldunuz. Belki bankada kuyruk beklemiyorsunuz ama eskiden işlerinizi gören tatlı dilli banka memuresi Latife Hanım'ın adını unuttunuz.
İnternet bankacılığından havale yaparken, siz de 'Acaba bilgisayar korsanları hesaplarımı boşaltır mı?' diye kaygılanıyor musunuz? Oysa Latife Hanım'a güveniniz tamdı değil mi?

İYİLİK KAÇ 'LİKE' EDER?
Sorarım size, takdir edilme açlığımızı sosyal medyanın sanal beğenileri ne kadar giderebilir?
Pazar çantasını evine taşıdığınız komşu teyzenin sırtınızı sıvazlamasını, Facebook'ta kaç 'like'a değişirsiniz?
Geçenlerde gençler kendi aralarında sohbet ediyorlardı.
Hep birlikte yemeğe gitmişler.
Daha arabada, akıllı telefon aplikasyonu sayesinde restorana rezervasyon yaptırmışlar.
Hatta dijital mönülerden ne yiyeceklerini seçmişler. Garsona bile gerek duymadan yemeklerini sipariş etmişler. Aynı akıllı telefondan hesaplarını ödemişler.
Allah bilir, yemek yerken birbirlerinin yüzüne bile bakmamışlardır, gözlerini akıllı(!) telefonlarından ayırmadıkları için... Peki yok mu aranızda esnaf lokantasındaki yılların garsonu Necip'in tavsiyesine kulak verip hem günün en iyi yemeğini yemeyi, hem de onun halk bilgesi sohbetinden istifade etmeyi özleyen?

SESSİZ AŞKLAR ÇAĞI
Peki ya günlük telefon sohbetinizin önemli bir bölümünü 'telesekretere' ya da çağrı merkezleri tarafından doldurulmuş kayıtlara yaptığınızın farkında mısınız? Sevgiliye 'SN SVYRM' diye mesaj atarak, hayatın tüm gerçek sesleri ile beraber sesli harflere de kulak tıkayıp 'aşıkların sessizliğine' bürünenleri, bayramlarda aile büyüklerine 'kısa mesaj' atmakla uzun hasretleri savuşturanları saymıyorum bile. İnternet üzerinden alışveriş sitelerine ne diyorsunuz peki? Kumaşına bile dokunmadan 'beğendiğiniz' elbiseyi 'sepete eklemek' sığlığına indirgenen alışverişten memnun musunuz?
Ben de geçenlerde denedim.
Farkında olmadan birkaç yanlış tuşa dokunmuş olmalıyım ki, evin önüne sipariş etmediğim bir yığın avizeyi boşalttılar.
Geri göndermek için üç dilekçe yazmak, kargo şirketinden geri gönderim şifresi almak, sonra onu alışveriş sitesine bildirmek, onay beklemek filan gerekti.
Üzerinden 15 gün geçmesine rağmen, kredi kartımdan çekilen paranın iade edilmesini bekliyorum hâlâ bir umutla...
Gözünü seveyim 40 yıllık butiklerin yardımsever, nazik, halden anlayan, güler yüzlü tezgahtarlarının... "Olunca ödersin" diyen bakkal Kel Ahmet'in ve onun buruş buruş veresiye defterinin...
Ben, Teoman'ın ünlü şarkısındaki 'telesekretere konuşamayanlardan'ım.
Oysa millet, internet üzerinden babasının mezarını ziyaret edip Mevlit okutuyor. Ne iletişim çağını seviyorum, ne çağın iletişimini... Dokunmadan aşkı, görmeden vefayı, duymadan muhabbeti sevemedim gitti...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA