Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Bravo Demet Akalın!

Sahici olanı, lafı eğip bükmeden söyleyeni seviyorum. Türk halkı da seviyor. Demet Akalın'ın sosyal medyada bu denli ilgi görmesinin başlıca nedeni de işte bu samimiyeti. Hatta bazen doz aşımı yaşasa da...
Demet Akalın, bu kez de son günlerde sosyal medyada akıma dönüşen 'Olduğumuz gibi güzeliz' kampanyasına tepki gösterdi. Moda ismiyle, bu yeni 'Challenge'da, bir kadın, diğerine siyah beyaz fotoğrafını gönderip meydan okuyor. O da kendi fotoğrafını bir başkasına göndererek zinciri devam ettiriyor. Amaç, kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmak.
Demet, sosyal medyada paylaştığı ve çekinmeden altına imzamı atacağım yorumunda şöyle dedi: "Bir tane kadına şiddete cümle kurmazlar. İş afili fotoğraf koymaya gelince, challenge... Hadi lan oradan. Sıfır samimiyet..."
Ağzına sağlık Demet Akalın... Bu sözlere benim de ekleyeceklerim var tabii... Kadınlar kendi haklarını savunurken neden ille de 'güzellik' vurgusu yaparlar ki? "Böyle de renkliyiz", "Böyle de değerliyiz", "Böyle de güçlüyüz" demek varken...

Peki ya deniz taksiler?

Sürekli taksileri tartışıp duruyoruz. Uber meselesi aylarca gündemi meşgul etmişti. Ardından bazı taksi şoförlerinin yabancı müşteriler konusunda 'vurgunculuk' yaptığı iddiaları, yağmurda, karda müşteri seçmeleri, kısa mesafeye yolcu almamaları, araçlarının kirliliği vs. derken, taksiler gündemde kalmaya devam etti.
Peki ya son yıllarda İstanbul trafiğine alternatif çözüm olarak giderek daha büyük bir sıklıkla kullanılan deniz taksiler? Onların da durumu Heybeliada'daki kaza ile ortaya çıktı. Siz kaza dediğime bakmayın. Eğer civarda bulunan bir balıkçı teknesinin kaptanının dikkati ve fedakarlığı, Sahil Güvenlik'in çabukluğu olmasa şimdi bir faciadan söz ediyor olacaktık. 12 kişilik teknede tam 27 yolcu varmış. Üstelik çalışma ruhsatı da yokmuş. Şu rezalete, sorumsuzluğa, vurdumduymazlığa bakar mısınız?
Havada, karada, denizde... Denetim olmazsa taksimetre hep 'ölüm' yazıyor.

MasterChef yine tam gaz!

tv8'in iddialı yemek yarışması MasterChef Türkiye seçmelerinde adeta kan gövdeyi götürüyor. Jürinin, özellikle de Şef Mehmet Yalçınkaya'nın sert tavırları, yarışmacıları bir hayli terletiyor. Mehmet Şef geçenlerde bir yarışmacıya dedi ki, "Buraya ne diyorlar biliyor musun? Vietnam diyorlar." Mehmet Şef haklı. Bordo berelilerin eğitim kampında bile böyle psikolojik şiddet ve baskı yok.
tv8'in her yarışmasında olduğu gibi bunda da yeteneğin yanında reyting getirecek öykü ve sıra dışı karakterler aranıyor. Örneğin naif bir genç kız, çok iyi yemek yapmasına rağmen, 'silik' olmakla suçlanıp "Sen burada ezilirsin" filan deniliyor.
Evet, profesyonel mutfaklar son derece streslidir. Şef adaylarının sinirlerinin de sınanması gerekir. Ama hem yemeğin, hem de işin tadını kaçırmadan...
Bu vesileyle geçen hafta babasını yitiren Mehmet Yalçınkaya'ya sabır, babamıza Allah'tan gani gani rahmet diliyorum.

TRT 2'de alt yazı sorunu

TRT 2, son derece nitelikli filmler gösteriyor. Ancak sinemaseverlerin bir şikayeti var: Yabancı filmlerin neredeyse tamamı orijinal ses ve alt yazı ile yayınlanıyor.
Sanat değeri yüksek, nitelikli filmleri orijinal sesiyle izlemek tabii ki güzel. Ama bu ülkede insanların neredeyse yüzde 65'inin gözleri bozuk. Ayrıca yabancı dil bilenlerin sayısı da görece çok az. Bu nedenle millet alt yazı okumaya çalışmaktan sahneleri kaçırıyor.
Acaba diyorum en azından dijital platformlardan TRT 2'yi izleyenler için 'orijinal' ve 'dublajlı' olmak üzere iki seçenek oluşturulamaz mı?

Şeref kürsüsü

Ayasofya için "Burası Türklerin sayesinde ayakta duruyor. Onlar Ayasofya'yı en iyi şekilde korudu. Utanarak söylüyorum ki, onların egemen olduğu zamanlarda ibadet çok daha özgürdü" diyen Yunan Papaz Evangelos Papanikolaou dünyaya büyük bir ders verdi.

Zap'tiye

Köpeklere tecavüz ediyorlar, bıçaklıyorlar, iki kurşun sıkıp öldürüyorlar. Sonra da 'mal'a zarar vermekten para cezası ödeyip aramıza karışıyorlar. Keşke can, malın yongası olmasa...

Ne demiş?

Kafa Radyo'daki Zekirdek programında "Alışamadım" başlığı altında dinleyicilerin yorumları alınıyordu. Biri şöyle dedi: "Cebimdeki 100 liranın kendini anlatamadan yok olmasına alışamadım."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA