Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Kıskanç mıyım? Yok canım! Ama belki de kıskanmam gerekir...

Kıskançlık! Sık sık düşündüğümüz, ama çoğu kez anlam veremediğimiz duygu. Öncelikle özenmekle kıskançlığı karıştırmamak gerekli. Birinin sahip olduğu olanakların bizim olmasını istemek, kıskançlıktan çok imrenme duygusudur. Kıskançlık daha çok ilişkilerimizde yaşadığımız ve kullandığımız bir duygudur aslında. Bu duyguyu hiç yaşamayanımız var mı? Sanmıyorum, sadece şiddeti ve yaptıklarımız farklı olabilir. Peki kıskançlık, olması gereken bir duygu mu? Yoksa bir hastalık mı? Bazen her ikisi de olabilir. Ruh sağlığını ve ilişkileri etkilemeye başladığı zamanı bilebilmek önemli. İlişkide kıskançlık, beraber olunan kişiye karşı devamlı şüpheci ve öfkeli olmaktır. Algılanan 'kaybedebilirim' hissi, ilişkiyi koruma ve sürekliliğini sağlamak adına da yararlı olabilir. Tabii ki aşırıya kaçmamak üzere. Çünkü, o zaman kıskançlık koruyucu olmaktan çıkıp, ilişkiyi bitiren bir duygu haline gelir. Kadınlar mı? Erkekler mi? İkisi de kıskanıyorlar ilişkilerini ama erkekler daha çok cinselliği kıskanırken, kadınlar duygusal yakınlaşmalara yöneltiyor duygularını. Yani iki cinsin ilişkiye ilişkin korkuları, farklı yerlere yoğunlaşmış durumda. Bunun ilginç bir açıklamasını yapanlar da var. Onlara göre fark, 'kadının üreme açısından daha değerli bir cinsiyet olması' ile ilgilidir. Bir kadın çocuklarının kendinin olduğundan yüzde 100 emin olabilirken, modern testleri bir kenara koyarsanız, erkekler teorik olarak çocukların biyolojik olarak babası olduğundan hiçbir zaman emin olamayacaktır. Bu görüşü savunanlar "Aldatılmış olmanın faturası erkekler için ağır olmaktadır. Buna karşın, sadakatsizlik, kadının ve çocuğun finansal durumunu etkileyecektir" diyorlar. İşte bu nedenle erkekler cinsel, kadınlarsa duygusal aldatılmaya hassaslar.

KISKANÇ MISINIZ?
Kıskançlığın derecesini ölçmek zor. Hani ara ara yayınlanan 'kıskanç mısınız' anketleri neyi ölçüyor aslında? Gerçekte, yanıtı bilinmesi gereken soru bu değil galiba. "Kıskanç değilim" diyebilen ve bunu yürekten söyleyen kaç kişi çıkar ki... Asıl önemli olan şey, 'bu duygunuz hastalıklı mı, sağlıklı mı' olmalıdır. Kıskançlık, sevdiğiniz kişiyi sakınmak, onu kaybetmemek için çaba göstermek, onu bunaltacak düzeye gelmediği sürece sağlıklı olarak kabul edilebilir. Onu devamlı sorgulamaya başladıysanız, sevgisini, bağlılığını ispatlamasını fazlasıyla ister olduysanız, ilişkiniz yolunda gitmiyor demektir. Yani kıskançlığınız hastalıklı olmaya başlamıştır. Bu aşamada en iyisi temel güven duygunuzu sorgulamak ve uzman yardımına başvurmak olabilir.

HASTALIKLI KISKANÇLIK
Alkol, madde kullanımı, depresyon, kaygı bozukluğu, şizofreni gibi hastalıklarla görülebilir kıskançlık. Ve bazen şiddet içerir, kendine ya da karşısındakine. O zaman öncelik, gerçek hastalığın tedavisindedir. Sanrısal olarak da görülür kıskançlık bazen, yani bir çeşit paranoya, olmayan bir şeyi varsaymak ve inanmak. Bu tür kıskançlık, erkeklerde kadınlardan fazla görülüyor. Bunda özellikle alkolün önemli bir rol oynadığı da saptanmış. Kısaca bazen eşleri birbirine bağlayan bu duygu, abartılı düzeylere geldiğinde bir saplantı ve tehlikeli bir durum olarak çıkıyor karşımıza. Bir kez hastalıklı hale gelince kıskançlık, kişi ipuçları toplamaya başlar ve onları hep yanlış okur olur. Takipler, telefon dinlemeler, mesaj izlemeler... Artık ilişki zevk değil ızdırap haline gelir, hele de geçmişte benzer bir tecrübe yaşanmışsa. Danışmanlık almak yaralı olabilir bazen. Yine de her şeyi olduğu gibi, kıskançlığı dozunda bırakmakta yarar var gibi görünüyor. Öyle ya, sonunda sevip, bağlanacak birilerini ararken, kendimizi bile kaybetmek olabiliyor...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA