Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Eğlence mi, keyif mi?

Çeşme'ye geldiğimden beri vaktimin çoğunu evimde geçiriyorum. Sabahın erken saatlerinde denize girip, sonra uzun ve bol çeşitli bir kahvaltı, bana keyifli bir tatil için yetip de artıyor. Çeşme Marina'yı çok yapay buldum. İkinci defa gitmek hiç zevk vermedi. Alaçatı sokakları yine güzel ama kalabalıkta sırt sırta, ite kaka yürüyüşten zevk almanız imkansız. Haftada birkaç gece birbirinden lezzetli balık restoranlarına gitmenin keyfi ise hâlâ bambaşka...

BEN EĞLENCEDEN SIKILDIM
Gündüz beach club'ları, gece night club'ları tıka basa dolduranlardan uzak bir yaşantım var Çeşme'de... Bu tip mekanların müdavimleri, bangır bangır müzik eşliğinde içkiyi su gibi tüketip, "Boşveeeer... Hayat kısa, eğlenmene bak..." motosu ile yaşıyorlar. 'An'ı yaşamak herkesin dilinde... Sevgili Haşmet Babaoğlu "Mutsuzluğu derinleşenler, anını yaşamak peşinde" demişti bir sohbetimizde... Bazılarına eğlence olsun yeter... Hayat sürekli dert etmek, kafa yormak için çok kısa. O halde eğlenmek, iyi vakit geçirmek hayatın amacı olmalı... Bir otelin açılış partisine gitme gafletinde bulundum. Popüler deyimle 'herkes orada!' Herkes birbirini süzerek bir eğleniyor, sormayın! İçki olmasa ne yaparlar, onu bilemem. Bir saat ancak dayandım ve kendimi dışarı attım. Acaba insanların eğlence anlayışında benim kaçırdığım bir şey mi var? Ben eğlenceden yıllar önce sıkılmaya başladım. Keyifli vakit geçirmeyi seviyorum. Şimdi "Ben de eğlenmekten, popüler mekanlarda sabahlamaktan keyif alıyorum" diyebilirsiniz... Ama ikisinin arasında fark var: İçerikte ve vardıkları yerde...

EĞLENCE YÜZEYSELDİR
Eğlence herkesin yaşayabileceği bir şey... Popüler tiplerin katıldığı bir parti, hareketli bir tatil... Herkes eğlenebilir... Yüzeyseldir, anlıktır... Ruhen boş, ötesinde birşey yoktur. Tadıp, tüketilir. Eğlence bittiği gibi insanın içini kemiren doyumsuzluk hissi geri döner. Almaktan zevk alanlar içindir. Daha fazla aktivitenin içinde daha az hissedersiniz. Keyif ise ruhsal sağlığınızla alakalıdır. Eğlencenin boyut kazanmış olanıdır. Üretken olanıdır. Ötesinde kendinizi doyumsuz hissetmezsiniz, huzur hissi vardır. Keyifli anları, hayata değer verdiğiniz zaman hissedersiniz. Yaşadıklarınızı sindirdikten sonra gelişen bir histir. Dünyayı nasıl gördüğünüz değiştikçe, hayatınızdaki yeri büyümeye başlar. Aşırı iniş ve çıkışlardan uzak, daha dengeli yaşamda bulur 'keyif' sizi... Keyif, paylaşmaktan zevk alanlar içindir... Daha az yaparak daha çok hissedersiniz.

SABAH DENİZE GİRDİNİZ Mİ?
Çeşme'ye her hafta sonu eğlence için akanlara, popüler mekanları tıka basa dolduranlara sormak istiyorum: Sabahlara kadar bangır bangır müzikle eğlenip öğle saatlerine kadar uyumak yerine mesela sabah erken bir saatte denize girmeyi denediniz mi? Gökyüzünün rengi ve durgunluğu, suyun rengi ve durgunluğu ile öylesine birleşir ki, çıplak gözle ikisini birbirinden ayırmanız imkansızlaşır. İçinde bulunduğun anı ve sonsuzluğu bir arada yaşama hissi... O anki tecrübenizle bir olmanız, bütünleşmeniz... Yaşadığınızı iliklerinize kadar hissetmeniz... (Ne yazık ki bu anları tümüyle kavrayabilen çok az kişi var.) Sonra; o noktadan başlayıp, ruh halinizi inşa edersiniz. Bir anda düşüncenizin şekil değiştirmesi ve davranışınızda, tavrınızda tüm günün kalitesini arttıracak o değişimi başlatabilmek. İnanın o anları yaratmak ve benimsemek, ruhun gıdası olur. Bugüne kadar tanıdığım en mutlu insanlar; kendilerine yetebilen, özel hayatlarını içlerinde yaşayabilen ve popüler kültürden beslenmeyen insanlar... Böyleleri dingin ve huzurlu olabiliyorlar. Gösterişte değil, gerçekte. Nörotik bir toplumun baskılarına yeri geldiğinde karşı koyabilen ve kendi sığınağını yaratabilenler... Ait olma hissini ve beğenilmeyi, insanın kendisi olamadığı ortamlarda 'aramama' tercihini yaptığınızda her şey yerine oturuyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA