Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Park yerindeki inek

Bir alışveriş merkezinin otoparkında park yeri bulmak için belki 10 dakika dolanıyorsunuz... Aceleniz de var. Nihayet, önünüzde çıkmak üzere olan bir arabayı gördünüz. Hemen sinyalinizi verip, arabanın geri geri gelmesini beklerken, karşı yönden gelen bir araba düşüncesizce sizin beklediğiniz park yerine giriveriyor. Sinirlenir misiniz? O da laf mı? Böyle bir durumla karşılaşan hangi birimizin aklından öç alıcı fanteziler geçmedi ki? Adamın lastiğini patlatmak, arabasını anahtarla çizmek, en yüz kızartıcı küfürleri etmek, hışımla adamın yakasına yapışıp, yüzüne bir yumruk atmak gibi... Ya da en masum olanımızın bile vücudundaki fizyolojik tepki zinciri harekete geçer, beyine stres hormonları salgılanmaya başlar ve sinirden gerilirsiniz...

İNEK HİÇ ORALI DEĞİL!

Şimdi bu senaryoyu hafiften değiştirelim... Aynı sahne... Park yerinden bir araba çıkıyor, siz tam boşalan yere park edeceksiniz, düşüncesiz bir sürücü yerine diğer yönden bir 'inek' geliyor ve park yerinin tam ortasına yerleşiyor. Korna çalıyorsunuz. İnek hiç oralı değil. Sadece başını kaldırıp, "Möööö" diyor. Hâlâ sinirlenir misiniz? Muhtemelen hayır. Hatta gülersiniz bile. Peki ne değişti? Hiçbir şey. Düşüncesiz bir sürücü veya inek. Sonuçta aceleniz var ve bulduğunuz park yerine bir başkası yerleşti. Değişen tek şey sizin reaksiyonunuz. Öfkenizin yerini, tebessümle karışık bir tolerans aldı. Bu küçük hikayeyi dinlediğimde, ben de çoğunuz gibi "Tabii arada niyet farkı var" dedim. Asıl sinirlendiğimiz; diğer sürücünün niyetinin kötü olması. İnek kötü niyetli olacak değil ya... Peki diğer sürücü gerçekten kötü niyetli miydi? Acaba o da içinden "Arabanın çıkacağını gördüm, çok acelem vardı" diyor muydu? İnsan beyninde bir bölüm varmış. İşi diğer insanların ne düşündüğünü düşünmek. Sürekli onların hareketlerini yargılamak. Karşılaştığımız her olayda kendi senaryomuzu yazıyoruz. İnsanları daha tanımadan onlar hakkında yanlış şeyler öngörüyoruz. Onlarla birlikteyken yanlış anlıyoruz. Sonra o yanlış düşünceleri de başkalarına aktarıyoruz. Ne yaşadıysak içselleştiriyoruz, kendi gerçeğimiz de 'o kadar' oluyor. Yazar Philip Roth'un dediği gibi "Yaşamın insanları doğru anlamakla bir alakası yoktur..." Onları defalarca yanlış anlarız. Sonra tekrar değerlendirip, yanlış anlamaya devam ederiz. Yaşamak bundan ibarettir. "Dünya insanların bakışına göredir: Aynı pencereden bakan iki insandan biri çamuru görür, diğeri yıldızları..." Frederick Laughbridge Bir okurum "Yazılarınızla insanların davranışlarına ayna tutuyorsunuz" diyor. Doğru, çünkü o aynayı kendime çok tuttum. Hayat görüşüm insanlara iyi geliyor. Ben de paylaşmaktan zevk alıyorum. İki hafta önce Amerika'nın en prestijli 8 okulu olan 'Ivy League' üniversiteler ile ilgili bir yazı yazdım. Bazı siteler "Kız çocuklarını okula gönderebilmek için bile kampanya üzerine kampanya düzenleyen bir ülkede bu yazı abes kaçmış" yorumu yapmış.

HER HAFTA YENİ BİLGİ
Belki Türkiye geneline hitap eden bir yazı değildi ama çocuğunu iyi bir üniversite için yarış atı gibi yetiştirmekten bunalmış ailelerden güzel yorumlar aldım. Bu köşeyi bir kez bile başka bir yazara sataşmak, saçma sapan polemiklere girmek için harcamadım.. Her hafta mutlaka yeni bir bilgi, farklı bir bakış açısı sunmaya özen gösteriyorum. Bu köşede okumak istediğiniz konuları bana yazmaya devam edin. Yapıcı olduğu sürece yorumlarınızı değerlendiriyorum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA