Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Yavaşlamak önemli...

Meşguliyet, neredeyse gurur duyduğumuz bir şey haline geldi.
Ajandamız ne kadar doluysa, o kadar önemliymişiz gibi hissediyoruz kendimizi. Hızlı yaşamak, neredeyse bir güç ve zeka sembolüne dönüştü. Öyle bir adrenalin bağımlılığımız var yani...
Bu hiperaktiviteyi çocuklarımıza da bulaşıcı hastalık gibi taşıyoruz. Onları, endişelerimizin ve beklentilerimizin ötesinde göremiyoruz. Bu kültürün getirdiği yetersizlik ve tatminsizlik hisleri ile onlar da başa çıkamıyorlar. Anne-babaları ile ilişkilerinde de bu yüzden ya tahammülsüzler ya da duvar örüyorlar.
Peki, hızlı yaşamın iyi yaşam olduğuna bu kadar şartlanmışken, frene nasıl basacağız? Her şeyin son sürat gittiği bir dünyada yavaşlamak gerçekten mümkün mü?

DENGELİ BİR RİTİM İÇİNDE
Yavaşlamaya neden bu kadar karşıyız önce onun üstünde duralım.
Bir kere 'yavaş'ın kıvrak zekası olmayanlara özgü olduğunu düşünüyoruz. Yavaşlamak bizleri tahammülsüzleştiriyor. Momentum kaybedeceğimizi düşünüyoruz. Birileri bizi geçecek; daha zengin, daha başarılı ve daha etkin olacaklar.
Halbuki yavaşlamak demek 'kaplumbağa hızı' ile ilerlemek demek değil; koşuşturmacanın hayatımızı kontrol etmemesi demek! Dengeli bir ritim içinde yaşamak demek.
Bazen yavaş, bazen hızlı.
Zaten her şeyi yavaş yapmak ve sürekli sakinlik de doğal değildir bir kere! Müzikte yer alan metronom gibi aslında hepimizin içinde 'doğru tempo'yu yakalamamızı sağlayacak bir metronom var. O ritmi dengede tutmak önemli.
Yavaş yaşamın anlamı bu.
Aslında, daha hızlanmanın daha ileri gitmek olmadığını anlamaya, büyük resmi görmeye başladık. Bu kadar tüketime dayalı yaşamayı; ne ruhumuzun, ne bedenimizin, ne de yaşadığımız gezegenin kaldıramayacağını anladık. Yavaş yavaş değişmek zorunda olduğumuzu fark ediyoruz...

YAVAŞ SEYAHAT ETME AKINI
İyi hız ve kötü hız arasındaki farkı fark edebilmek önemli... Mesela öğle yemeği için Avrupa'daki popüler bir restorana uçmak yüzeysel bir tecrübe sayılıyor artık. Yavaş seyahat etme akımı başladı. Gittiğin yerde daha uzun vakit geçirmek, kültürünü, yerel özelliklerini, tatlarını keşfetmek; insana daha derin ve kalıcı bir tecrübe veriyor.
Her ne kadar 'sakin ve dingin yaşam' anlayışını biraz elimize yüzümüze bulaştırsak da, herkes bir şeyler deniyor artık.
Yerel ve organik ürünlerin sunulduğu restoranlardan anı yaşama gayretlerine kadar herkes bir ucundan tutunmaya çalışıyor 'yavaşlama hareketinin'... En azından konuyla ilgileniyor.
Daha fazla zarar yerine, daha fazla faydanın peşindeyiz artık!
Bu da bir baslangıç. Ben 10 yılımı verdim bu köşede bu konulara.... Bu uzun zincirin küçük bir halkası olmakla, kalbimin üç kat genişlediğini hissediyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA