Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Güne nasıl başlarsınız?

Çeşme'de sabahın erken saatleri, benim için günün en güzel zamanıdır.
Telefonlar, e-postalar, yapılması gerekenler, aciliyeti ve önemi varmış gibi görünen ama çoğunlukla olmayan şeyler; henüz gerilmeme sebep olmamıştır.
Tamamen kendime ayırdığım, kimsenin benden bir şey istemediği bir zaman...
Panjurun açılma sesini duyunca; kahvaltı servislerine geç başladığımdan şikayet eder gibi miyavlamaya başlayan kedilerin dışında...
Onları beslemek de sabah keyfimin ilk aktivitesi.
Kahvaltı öncesi; çıplak ayaklarla, arka bahçenin verandasını yıkarım. Hortumdan akan soğuk suyu parmaklarımı oynatarak ayaklarıma tutarım bir süre.
Bunu yapmak; düşüncelerimin beni rahatsız etmediği, çabasızca eriyip gittiği bir tecrübe yaşatıyor bana...
Hırsların, kaygıların üzerimdeki etkisinin yok olduğu bir tecrübe...
Ya da deniz durgun ise önce denize girerim. Sabah erken saatlerde gökyüzünün rengi ve durgunluğu, suyun rengi ve durgunluğu ile öylesine birleşir ki; çıplak gözle ikisini birbirinden ayırmanız imkansızlaşır.
İçinde bulunduğunuz anı ve sonsuzluğu bir arada yaşama hissi...
Yaşadığınızı iliklerinize kadar hissedersiniz...
Sonra fırından yeni çıkmış sıcacık simitlerle tadına varılan basit bir kahvaltı...

HAYATIM BANA AİTMİŞ GİBİ
Elimde olsa, bütün günün sadece 'sabah' olmasını isterdim çünkü o taze saatlerde hayatım bana aitmiş hissini yaşıyorum.

İnsanın zihni tekrar şekilleniyor.
Düşüncelerinizde, tavrınızda, tüm günün kalitesini artıracak o değişim ancak bu şekilde oluşuyor.
Geri kalan günümü, bu ruh halinin üstüne inşaa ediyorum. O gün benden beklentiler ne kadar çok olursa olsun, ben kendime ait zamanı yaratmış oluyorum. Ilımlı ve hoşgörülü olmaya hazırım.
Ne kadar erken kalkarsam, bu hissi ve enerjiyi o kadar çok depolayabiliyorum. Aynen arabanın deposuna benzin koyar gibi...
İlla bir cennet beldesinde yaşamanız gerekmiyor bunu yapabilmeniz için...
Belki saksıdaki çiçeklerinizi sulayıp güneşin doğuşunu seyredebilirsiniz ya da hiçbir şey yapmadan pencereden dışarı bakıp düşünce ve duygularınızı analiz edebilirsiniz.

ÖNEMSİZ OLANA KAYIYORUZ
İnsan gerçek hayatın küçük zevklerinden 'fark etmeden' uzaklaşabiliyor. Dikkatimiz; değeri ve önemi olandan, değeri ve önemi olmayana kayabiliyor. Çok kolay yoldan çıkıp sürüklenebiliyoruz.
Daha hızlı, daha etkili, daha üretken olmaya şartlandığımız nörotik bir toplumun baskılarına yeri geldiğinde karşı koyabilmek ve koşullarınız ne olursa olsun kendi içinizde o sığınağı yaratabilmek...
Bunu alışkanlık haline getirmek en çok neye yardımcı oluyor biliyor musunuz?
Günün getirdiklerinin beynimde bir yığıntı oluşturmasına izin vermeden tek tek uğraşmamı sağlıyor.
Otomatik pilottaki tepkilerimi fark ettiriyor.
Bu, hep sakin ve sabırlı olacağım demek değil elbette! Sadece gerekli yerlerde, gerekli şekilde tepki vermeyi öğretiyorum kendime.
Tabii gerekli araları vererek... Çünkü gün içindeki koşuşturmacanın girdabına kendimi kaptırmam çok kolay.
Ertesi sabah güneşin doğuşuna uyanana kadar...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA