'The Age of Adaline', bizim salonlarımızda 'Ölümsüz Aşk' olarak gösteriliyor. Filmi bu kadar absürt, alaturka kafada isim değişikliği ile vizyona koymak neyin kafası birisi bana anlatsın!
Aynı isimde onlarca film izlemişsinizdir eminim...
Neyse, 'Ölümsüz Aşk'ın başrollerinde Blake Lively, Ellen Burstyn ve Harrison Ford var.
Film size 'Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi'ni çağrıştıracak ama bu film daha çekici bir öyküye sahip çünkü karmaşadan uzaklaşıp ilgiyi romantizme çekiyor.
Baş karakter 'Adaline' (Blake Lively) 29 görünümlü 106 yaşında bir kadın. 'Adaline' geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla ödüllendirilmiş. 'Ah ne güzel, keşke biz de yaşlanmasak' diyerek filme seyre dalsak da ilerleyen sahnelerde sürekli şehir ve isim değiştirmek zorunda olduğu için aşık olduğu adamları, sevdiği arkadaşlarını hep terk etmek zorunda kalan, 'kendi hayatı' olmayan bir kadınla baş başa kalıyorsunuz...
Sahte kimliklerle oradan oraya savrulan bir kadın. Bu da yalnızlığına mahkum olmasına sebep oluyor, ta ki yakışıklı 'Ellis Jones' (Ellen Burstyn) ile tanışana ve ona aşık olana kadar.
Film zamanı durdurmak ve yaşlanmaktan korkan bizlere ince bir mesaj veriyor. Yaşlanmamanın müthiş güzel bir şey olduğunu düşünürken, aslında tek başına zamanın içinde esir kalmanın gerçekten ürkütücü olduğunu anlıyorsunuz.
Bırakın yaş alalım...
Böyle olduğumuz gibi, her yaşta mutlu olalım çünkü bütün sevdiklerimiz yanımızda; ailemiz, arkadaşlarımız hepsi ile birlikteyiz. Zaman bizim için dondurulmuş olsa, sevdiğimiz insanlara ne olacak değil mi?