Arda'nın Barselona'daki hayatıyla ilgili fısıltılar okumak istiyorsunuz farkındayım. Dost kontenjanından Arda'nın evinde bulunduğum için sınırı pek aşmayalım... Ufak ufak şunları söyleyebilirim sadece: Arda'nın keyfi yerinde, Barselona'ya alışıyor. Sakalları kısalmış çünkü henüz Barselona'da makasına güveneceği bir berber bulamamış. Evini yerleştirmiş, düzenini kurmuş. İstanbul'daki yakın dostları vakit buldukça onu ziyaret ediyor. Bizim olduğumuz hafta Oğulcan Engin sürpriz baskın yaptı. Sabah 10'da antrenmana gidiyor; gün içinde onu görmek zor. Lig TV'den Türkiye'deki tüm maçları, yorumları izliyor. Barselona'da ne mantıdan, ne de lahmacundan vazgeçmiş. Evde Türk yemekleri pişiyor. Aslıhan'la mutlular mı; evet, oldukça! Şehre, hayata beraber adapte oluyorlar. Arda'nın hayatının her noktasında disiplin var. Düşünsenize, milyonların takip ettiği birisiniz, Avrupa'nın gözlerinin önünde bir hayat yaşıyorsunuz. 28 yaşında genç bir adam var karşımda; düşünen, çalışan, disiplininden ödün vermeyen. Onun hayatında hataya yer yok. Peki Arda nelere dikkat ediyor?
Yediğine, içtiğine dikkat ediyor. Evet, mutfağında mantı, lahmacun var ama onları misafirleri olarak biz tükettik; üzgünüm Arda!
Uyuduğu ve uyandığı saatlere, uykusunun kalitesine fazlasıyla dikkat ediyor. Sabah 09:30'da saati çalıyor, 10'da antrenmanda.
Fiziksel olarak kendini fazla yormuyor. Biz şehrin restoran- barlarını keşfederken, o evde vakit geçiriyor.
Futbol dışında masa tenisi ve evinde kurduğu basket sahasında basketbol oynuyor.
2 Ocak'ta çıkacağı ilk maç için motive oluyor. Biz de o tarihte Barcelona'da olacağız.
Şimdilik bu kadar. Misafirperverliğin için teşekkürler Kaptan, seni seviyorum...