Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT VİDİNLİ

Ah Bodrum vah Bodrum!

Pazar günü Hıncal Abi'nin (Uluç) yazısını okurken fark ettim; her Bodrumsever gibi hepimiz aynı dertten muzdaribiz. Hıncal Abi, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon için 'Reklamını iyi yaptırıyor ama bana sorarsanız iyi bir belediye başkanı değil. Kaç yıldır giderim Bodrum'a, aynı sorunlar aynı yerde duruyor. Teşebbüsü bile yok düzeltmeye...' diye yazmış. Çok haklı; bir yazlıkçı olarak hislerime tercüman oldun sevgili Hıncal Uluç. yollar karanlık Bodrum'u en hızlı yaşayanlardan biriyim ve Kocadon meselesi, bu yaz da sohbetlerin bir numaralı gündem maddesi. Söylenenler hep aynı; 'Kocadon'da para kalmadı!' yani Belediye'de... Bodrum'da bunca lüks otel ve beach club açılmasına, Mikonos ve Ibiza'nın ünlü restoranlarının bize selam çakmasına rağmen kimse 'Belediye çalışıyor' diyemiyor. Bodrum'da öne çıkanlar hep Türk, Azeri ve Rus yatırımcılar... 45 günlük kısa bir yaz sezonu yaşıyoruz; mekanlar da bu dar zamanı avantaja çevirmeye çalışıyor. Ama o kadar zor ki... Altyapı hizmeti sağlanmıyorsa, mekanlar ve personeli ne yapsın? 'Derdin ne Mert?' diye soranlara, izah edeyim hemen: Türkübükü- Yalıkavak yolu, Bodrum'un en çok kullanılan hattı. Hepimiz gece gündüz yollardayız ama gelin görün ki, etrafta ışıklandırma olmadığı için hava kararınca yol zifiri karanlık oluyor ve otomobille ilerlemek bile güçleşiyor. Bir de Yalıkavak Marina'da çevreyi saran lağım kokusu yok mu... Burnumuzu tutarak yürüyoruz her seferinde. Evle marina arasında yürürken karşılaştığım dev poşetlerdeki çöpleri ve cam kırıklarını saymıyorum bile;parmak arası terlikle yürüyen herkes için büyük tehlike oluşturuyor. Plajda keyif yaparken, esen rüzgarla beraber denizde yüzen cips paketlerini, sigara izmaritlerini ve benzeri çöpleri de unutmamak lazım. Otel çalışanları, ağlarla çöpleri toplamaya çalışsa da nafile, midemiz bulandı bir kere...

Öteki Suriyeliler...
Kafamızdaki muhtaç Suriyeli sığınmacı imajını yıkan bir grup insandan bahsedeceğim size. Önceki yıllarda Kate Moss ve Naomi Campbell'ın da kaldığı, Bodrum'un en havalı otellerinden birinde Suriyeli bir gruba rastladım. Başladım onları yakından incelemeye ve haklarında bilgi toplamaya... Bu zengin Suriyeli aile, ülkedeki çatışmalar başlamadan önce İngiltere'ye ve diğer Avrupa ülkelerine yerleşmiş. Bir bölümü de Bodrum'da tatil yapıyormuş işte... Onlar zenginler, gezip eğleniyorlar ya, çoktan kucaklamışız onları. Biz insanoğlu ne fenayız! İşin içine pahalı kıyafetler, sükseli hayatlar girince hemen omuz omuza eğlenmeye başlayabiliyoruz. Bayram sabahı bunları düşünüp kızdım kendi kendime...

Sağlık için 'hacamat' oluyorlar
Bodrum'da en sevdiğim şey; bar muhabbetleri... Barlarda birçok yeni hikaye dinleyip yeni insanlarla tanışma fırsatım oluyor. İşte o muhabbetler:
1- Yalıkavak'taki bir mekanda, "Hacamat ile sağlıklı ve fit yaşıyorum" diyen biriyle beraberdim. Toksik kanın vakumlanarak vücuttan atılmasını sağlayan geleneksel bir işlem olan hacamatın 5 bin yıllık bir tarihi varmış. David Beckham'dan Madonna'ya, Justin Bieber'dan Gwyneth Paltrow'a kadar birçok ünlünün bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için bu yönteme başvurduğunu öğrendim.
2- 'Yaz aşkı arıyorum, her gün barlarda geziyorum ama adamlar ya evli ya da sevgilileri var. Son dakika patlak veriyorlar!' Barda takılan kızların ortak derdi bu. Yazlık yer tabii; deniz-kum-güneş üçlüsü, yüzükler parmaktan çıkmış. Aşk peşinde koşanların vay haline...
3- Akıllı telefonlarına bağımlı yaşayanlar da var elbette. Onlar da bayram tatilinde aldıkları kiloları nasıl vereceklerini kara kara düşünüyor. Telefonlarına Dr. Mehmet Öz'ün aplikasyonunu indirmişler; yeni formülleri, diyet reçetelerini ve egzersiz programlarını konuşuyorlar.
4- Detoksu bize öğreten isimlerden biri, Gül Kaynak... Bodrum tatilcilerinin gündem maddelerinden biri; onun teknelere servis yaptığı zayıflama paketleri. 'Bayram bitsin kendimi tekneye kapatacağım; plajlardan, barlardan biraz uzak duracağım' diyenlerin sayısı hiç de az değil.
5- Bodrum'daki bar muhabbetlerinin çoğunun dönüp dolaşıp geldiği konu, büyük şehri temelli terk etmek... Herkes şehirden kaçma ve küçük kasabalara yerleşme planları yapıyor. Gitmeyi planladıkları en popüler yer ise Urla-Sığacık... Burası, Alaçatı'ya 30, havaalanına 40 dakika mesafede... Angelina Jolie-Brad Pitt çiftinin bir koy satın alması ve gelecekte onların da bu bölgeye yerleşeceği söylentisi, bu ilgiyi artırıyor tabii...

Plajlar ve mekanlara el kol sallayarak girilmesin
Geçtiğimiz günlerde Blue Marlin'in güvenlik uygulamasının ne kadar sevindirici olduğunu konuşuyorduk. Plaja girerken çantalarınız didik didik aranıyor; olması gereken de bu. Her ne kadar biz aranıp yoklanmayı pek sevmeyen bir millet olsak da, bu uygulamaların caydırıcı bir yanı olduğu doğru... 'Plaja girerken ne olabilir ki?' demeyin, oluyor. Bakın daha birkaç gün önce Yalıkavak'taki popüler bir beach club'ta silahlar çekilmiş, şişeler havada uçuşmuş. Benzer bir kavga da, geçtiğimiz günlerde Türkbükü'nde yaşandı. Ben de oradaydım; iki grup, yemek yerken birbirlerine girdi. Olaya jandarma müdahale etti, kavgaya karışanlar zor zaptedildi. İşler böyle olunca, mekanlara elini kolunu sallayarak girmenin engellenmesi gerektiğini bir kez daha anladım. Bu arada, iki kavganın sebebi de kadınlarmış. 'Benim yanımdaki kıza yan gözle baktın, selam verdin' kavgası yani. Hep bir racon kesmeler, abartılı maço tavırlar ve erkeklerin güç gösterisi... Geçtiğimiz yıllarda da Çeşme ve Bodrum'da çok kavgaya şahit olduk, birçoğu gazetelere de yansıdı ve zararı çok oldu. Bu konuda mekanlar nasıl ekstra güvenlik önemi alır bilemem ama sanırım her masanın başına, her standın önüne güvenlik elemanı dikilse fena olmayacak. Yoksa bu yaz çok can sıkıcı haber okuyacağız; benden söylemesi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA