Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT VİDİNLİ

Ceyda’yı sinirlendiren kahvaltı

Oyunculuğuna hayran olduğum ve çok sevdiğim bir isim Ceyda Düvenci... Sosyal medyada da takipçisiyim kendisinin. Ceyda'nın geçtiğimiz günlerde attığı bir tweet dikkatimi çekti: 'Kuruçeşme Park Şamdan'a çocuğu olanlar giremiyor. Havalı mekan çocuk kabul etmiyor. Bilginize.' Sonra Ceyda'nın Instagram hesabına baktım. Hotel Les Ottomans'dan paylaştığı karede; dizi setine ziyaretçi gelen mutlu bir aile tablosu ve dünya tatlısı iki çocuk var. 'Bu işte bir tuhaflık var' deyip mekanın işletmecisi Emre Ergani'yi aradım. Ceyda Düvenci, söz konusu tweet'i atmadan bir gün önce Park Şamdan'a gitmiş ve kahvaltı almak istediğini söylemiş. Dizi seti yakında olduğu için kahvaltısını burada yapmak istemiş. Mekanda böyle bir hizmet olmadığı halde, kendisi için o güne özel kahvaltı servisi verilmiş. Buraya kadar her şey iyi hoş... Ertesi gün yine aynı mekana gittiğinde, bu kez kahvaltı servisi alamamış, ardından da mekanı eleştiren bir tweet atmış. Öncelikle Park Şamdan'ı bilenler bilir; açıldığı günden bu yana bar ve restoran olarak hizmet verir, kahvaltı servisi yoktur. barış yemeği yiyin Otelde konaklayanlar, isterlerse kahvaltı hizmeti alabilirler. Yani aslında konu, mekanın kahvaltı verip vermemesiyle ilgili, çocukla değil... Barı olan mekanlar, çocuklara karşı bazı kurallar uygulayabiliyor. Bu, turizm sektörünün her dalında var. Çocuk alınmayan veya sadece çiftlere hizmet veren oteller, kıyafet kuralları nedeniyle kapıdan müşteri çevirenler, ceketsiz girilemeyen restoranlar ve barlar... Kendine has kuralı olan birçok mekan var. O, işletmenin bileceği iştir; markasını nasıl konumladırdığı ile alakalıdır. Ayrıca Ceydacığım, bu kadar sinirlenmene gerek yokmuş; senin için mükellef bir kahvaltı hizmeti sunmuşlar. Gel bu konuya takılma, bir akşam Park Şamdan'da barış yemeği yiyin.

Yaz sezonuna yetişen iki hit
Sinan Akçıl'ın yeni şarkısı 'Şarttır'; oryantalizmi bol, gece kulüplerinde kıvraklığınızı gösterebileceğiniz bir şarkı. Belli ki hedef kitle; plaj partilerinde takılan gençler, geceleri sabaha bağlayan yeni nesil pop müzikseverler. Ben şarkıyı dinlerken, istem dışı olarak gerdan kırmaya başladım. Ardından Sinan'ın fotoğrafları dikkatimi çekti; bandanalı halleri, bana 80'ler modasını hatırlattı. Ama 'Bandana yerine puşi olsa tam olacakmış' dedim... Ama olsun, Sinan'ın sentezini seviyorum, tıpkı müziğindeki gibi. Özetle; Sinan'dan dilimize dolanacak bir şarkı daha işte... Oradan bir başka yaz şarkısına, hayran olduğum Yalın'a geçiyoruz. Yalın, yeni şarkısını ilk olarak Snapchat'ten yayınladı; bence doğru taktik. Radyo dinlemiyorum, TV izlemiyorum ama şarkıyı hemen ezberliyorum. İşte karşınızda 'Tatlıyla Balla'. Bana 'Zalim'i hatırlattı. Bu şarkı yürür mü, yürür.

Yaş ve kilo saplantısından kurtulmamız lazım
'52'lik Sertab şov yaptı!'. Sevmedim, sevemedim ben bu başlıkları... Geçtiğimiz günlerde Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda konser veren Sertab Erener için atılan bu başlık, beni yaş alma konusunda iyice korkutmaya başladı. Bizi de böyle iğneleyecekler mi etraftakiler? Bir tek bu değil ki, dahası var: '40'lık manken, gençlere taş çıkarttı', '60'lık sosyetik, göbekli haliyle objektiflere yakalandı' ve diğerleri... Yaş üzerinden yapılan haberler nedeniyle, iyice yaş saplantılı oldum. Çıkan her haberde mutlaka bir yaş göndermesi var. 40'lardan, 50'lerden ve sonrasından korkar oldum! Yaptığın işi ve performansını, yaşla orantılamak nedir? Şu an bile yaşımı soran birine '30' dediğimde, 'Neeee! O kadar göstermiyorsun' cevabını alıyorum. Yaş belli ki, en büyük korkularımızın başında geliyor. Unutmadan, bir diğer büyük saplantımız da kilo. 'Ben gençken 48 kiloydum' deyip maziye takılıyor herkes. Anlaşılan o ki, hepimiz rakamlarla kafayı sıyırdık! Bence topluca zihin temizliğine ihtiyacımız var. Yaş ve kilo olayını bir kenara koymalıyız. Bazen diyorum ki; keşke doğum tarihlerimiz bilinmese, kaç kilo olduğumuz sorulmasa, yılların, günlerin, hatta saatlerin içinde sıkışmasak. Bırakın, geçsin zaman... Bırakın, biz bu kiloda güzeliz ve bu yaşta enfesiz...

Gerçek 100 lirayı alıp sahtesini veren taksici
Geçtiğimiz günlerde ünlü bir oyuncu arkadaşımla, Cihangir-Bebek hattında tempolu bir yürüyüşe çıktık. 10 bin adımı tamamlayınca, yollarımızı ayırıp taksi ile evlerimizin yolunu tuttuk. Ancak takside arkadaşımın başına 'Yok artık!' dedirten bir olay gelmiş. Bankamatik sırasını birlikte bekleyerek çektiğimiz 100 lirayı taksiciye uzatmış. Şoför, bozuk parası olmadığını söyleyip 100 lirayı iade etmiş. Arkadaşım, evine çıkıp bozuk para alacakken, bir bakmış taksi vın diye basıp gitmiş! Önce ne olduğunu anlamamış, sonra paraya baktığında, sahte bir 100 lira ile karşılaşmış! Taksicilik mesleğine saygımı, her gün saatlerce direksiyon sallayan abilerime olan inancımı bir kez daha kaybettim. Şimdi o taksicinin arkadaşımdan çarptığı para helal mi? Bugün 100 lira için bunu yapan, yarın başka teşebbüslerde bulunabilir. Mertlik bozuldu ne de olsa...

İş toplantılarını kısa tutalım kendimize vakit ayıralım
Birkaç günlüğüne Bodrum'dan İstanbul'a gidince; bitmek bilmeyen iş toplantılarının içine düştüm. Birkaç telefon görüşmesi ve e-posta yazışmasıyla halledebileceğimiz mevzuları, yüz yüze görüşüp, uzun saatlere yayıp sosyalleşme bahanesi yaratmayı seviyoruz. Durun yahu, ben sevmiyorum! Her şeyi bu kadar büyütmeyin; hem masraf, hem de zaman kaybı. Bir de artık ofis toplantısı sevmez olduk... Yakınlardaki havalı bir mekanda buluşalım, laptop'larımızı açalım, birer kadeh şarap, yanına diyetteysen salata, değilsen risotto... Hal hatır sorması, konuya girip çıkması derken, saatlerce o kurumsal dünyanın nefes almak isteyen insanlarının yemi oluyorsun. Tamam iyi güzel de dostlar, yorucu be... Bir iki e-posta, birkaç telefon görüşmesiyle işleri çözelim, kalan zamanı da kendimize ayıralım; ne dersiniz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA