Online alışveriş siteleri bir bir patlıyormuş.
Hiç şaşırmadım.
Neredeyse evinin, kendi özel bakımının, giysi-ayakkabı dolabının tüm ihtiyaçlarını sanal alışverişle sağlayan arkadaşlarıma özenip ben de bir-iki kez bu siteleri denemiştim.
Önce eğlenceli ve rahat geldi. Hele benim gibi şehir merkezine belli bir uzaklıkta yaşayan insanlar için ideal bir sistemdi.
Pek çok marka, hem de çok ucuza elimin altındaydı. Bir tıkla istediğim modeli, bir-iki gün sonra kapıma getirtebiliyordum.

AYAKKABI ALMAK ENAYİLİK!
Fakat siparişler ardı ardına geldikçe, işin rengi değişti. Hiçbir ürün o ekranda gördüğüm gibi değildi.
Çoğu hiç giyilmemiş olarak, hâlâ etiketi üzerinde bir şekilde dolapta bekliyor.
Diyelim ki ben ısmarlamışım pembe kazak, kapıma gelmiş çocuk kakası rengi kazak. Neden? Çünkü en az satılan, firmanın elinde patlamış renk o...
İstersen değiştirme yapıyorlar tabii ki.
Ama benim gibi doğduğuna üşenmiş bir insan için kalkıp tekrar kargoya gitmek, gelmek falan ölüm.
Hele online sistemle ayakkabı seçmek; tam bir enayilik.
Özellikle de ayağınız benim gibi buçuklu bir numaraysa...
Ben iki kez denedim; birinde gelen kışlık bot, sanki narin ayaklı Sindrella'nın pabucuydu ve ben de koca ayaklı üvey ablaydım.
Ne kadar zorladıysam, o botları ayağıma bir türlü uyduramadım.
Diğeri çok şık bir stilettoydu ama o da 'Guliver'in karısına göre imal edilmişti.
Bir kere her firmanın kalıbı farklı oluyor. Öyle olunca da, denemeden ayakkabı almak, saçmalığın daniskası oluyor.
Yani benim bu online alışveriş maceram çok çok kısa sürdü.
Bu işi bir tek ben beceremedim herhalde diye düşünürken, sonunda gördüm ki; sorun bende değil, sistemdeymiş. Müşteri memnunuyetsizliği almış başını gitmiş.
Firmalar teker teker kapanmış. 200 fırsat sitesinden dört-beş tanesi ayakta kalmış.
En sağlıklı ve en zevklisi; satın alacağın malı görmek, denemek.

Yani 'canlıdan' şaşmamak... Eski usül..