Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Çam da bizi kesecek mi acaba?

Ben size söyleyeyim; bu ağaçların, çiçeğin, dikenin, tomurcuğun, yaprağın beyni, ağzı, burnu, gözü yok belki ama kesinlikle duyguları var ve bilinçleri benden daha yerinde.
Ne söylesen dinliyorlar, sana sözle olmasa da kendi bildikleri dille bir şekilde cevap veriyorlar.
Bazen senden pek haz etmiyorlar. O zaman çiçek falan vermiyorlar. Süslenip püslenmiyorlar.
Beni görecek gözleri yok mesela.
Hayvanlarla kurduğum yakın ilişkinin zerresini kuramıyorum onlarla. Üzeri bulut bulut açmış çiçek saksılarını eve getiriyorum ve bir hafta içinde boyumun ölçüsünü alıyorum.
Bahçedeki begonvillerim bir yıl boyunca benimle dalga geçercesine sadece tek bir çiçek açıyor. Evet evet, bildiğin bir (1) çiçek. Sadaka verir gibi... Şaka değil, gerçekten çok bozuluyorum.
Mesela baktım el alemin oteli, restoranı böyle sit-com seti gibi rengarenk çiçeklerle bezeli; ben de kalktım Kedili Ev'in ara sokağa bakan duvarına sıra sıra çiçekler yerleştirdim.

BENİM İSTEDİĞİM BENİ İSTEMEZ
İrili ufaklı begonviller, yaseminler, sakız sardunyalar, ortancalar vs.
İlk bir kaç gün karşısına geçip geçip hayranlıkla sokağımızı seyrettim.
Ve bir hafta sürdü bu keyifli seyrim. Önce yasemin belli etti tavrını.
Son sürat döktü çiçeğini, yaprağını.
Ardından bu terk ediş kortejine begonviller ve ortancalar katıldı.
Son olarak da dünyanın en kalender, en kimseye ihtiyacı olmayan, suyu, güneşi, gölgeyi pek kafasına takmayan çiçeği sardunyalar da intihar etti.
Ben de artık pes ettim.
Botanik bilimciler (bizim bahçıvan Seyfi ve karısı Mürüvvet) ne dediyse onu yapıyorum oysa ki! Suysa su, gölgeyse gölge, güneşse güneş...
Ama yaranamıyorum.
Sadece, bahçedeki çiçek vermeyip eziyet veren çamlarım seviyor beni.
Yüzlerine de bakmasam; büyüyorlar da büyüyorlar. Döktükleri çer çöpten bahçe mahvoluyor, toprakta çim bitmiyor.
Sadece bana işkence çektiriyorlar ama bu arada da Jack'in fasulye sırığı gibi endişe verici bir hızla büyüyorlar.
Benim bitki dünyasıyla ilişki durumum; benim istediğim beni istemez, beni isteyeni ben istemem hesabı.

ÇAMIN İNTİKAMI DEĞİL DE NE!
Neyse efendim çok uzattım, o koca çamlardan biri son yıllarda yan komşum Akif Abi'yi de çok rahatsız etti.
Döktükleri iğne yaprakları, adamın bahçesini, havuzunu mundar etti.
O da birkaç gün önce her zamanki zarafetiyle benden izin isteyip ağacın kendi bahçesine giren kolunu kesmek istedi.
Ben onayı verdim ve evden çıktım.
Akşam döndüğümde ise ağacın neredeyse çizgi filmlerdeki gibi ortadan ikiye ayrıldığını gördüm.
Akif Abi'nin elinin ayarı biraz kaçmış.
Koca çam zavallı bir hale bürünmüş. İçim acıdı ama çok uzun yıllardır komşuyuz ve kendileri pek sevdiğim, saydığım bir ailedir, sesimi çıkarmadım.
Ertesi gün yine elektrikli testere sesiyle uyandım. Baktım Akif Abi, yine ağacın üzerinde, budamalara doyamaz vaziyette.
Derkennnn olanlar oldu. Eline ilk kez elektrikli testere alan komşumuz, kendi kolunu feci şekilde doğradı.
Son sürat soluğu hastanede aldık.
Kolun görüntüsü gerçekten içler acısıydı, zaten tam 40 dikiş atıldı.
Ama Akif Abi'nin kolu bir şekilde iyileşecek.
Canım çam ağacının sol yanı ise artık hiç yeşermeyecek, öyle değil mi?
Söyleyin bana şimdi; bu gözü, kulağı, dili olmayan ama duyguları, ruhu, şuuru olan çamın intikamı değildi de neydi?
O da canının fena yandığını bize böyle ifade etti.

Ahh... Canım çam!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA