Her sene yaza doğru kıştan, kışa doğru yazdan ve bir sene biterken geride bıraktığımız yıldan şikayet etmek; artık bizim adetimiz, vazgeçilmezimiz.
Bakın yine öyle oldu.
Kime sorsam "Ay bu 2013 bana çok uğursuz geldi, bir an önce çeksin gitsin..." diyordu.
Bir insanın bütün bir yıl boyunca hiç güzel şeyler yaşamaması, başına hiç iyi bir olay gelmemesi mümkün değil oysa.
Ancak işte kötüyü, negatifi, şanssızlığı, olumsuzlukları gözümüzde büyütmek gibi bir davranış şekli geliştirmişiz, bundan da vazgeçemiyoruz.

AYLARIN GÜNAHI NE?
Hayır, yani ne bekliyorsak!
Size şöyle söyleyeyim: Geride bıraktığımız 2013; şöyle bir düşündüğümde hayatımın en zor, en sıkıntılı, en gözyaşı döktüğüm, en bunaldığım, en hayal kırıklıklarına uğradığım, en beklentilerimin yerle bir olduğu yıl olabilir.
Ama bak bana; domuz gibiyim, gıkımı çıkarmıyorum.
Ayların, günlerin, yılların ne suçu var? Büyük bir ihtimalle ben; kendi iş bilmezliğimin, kendi aptallığımın, bana her güler yüz gösteren için "Yaa o var ya, öyle iyi bir insan kii..." deyip koşulsuz şartsız güvenmeye kalkmalarımın vs. cezasını çektim, çekiyorum.
Sen değişmedikten sonra tarihte sayfalar değişmiş ne olur... Bu tıpkı her bunaldığında 'Alıp başımı uzaklara gitmek istiyorum' triplerine benziyor.
Otur bir çay iç, nereye gidiyorsun?
Yanında kendini de götürdükten sonra değişen bir şey olmayacak nasılsa, değil mi ama?

YENİ UMUTLAR...
'Karakter değişmez, huylu huyundan vazgeçmez' söylemlerine de katılmıyorum.
Bal gibi de değişiriz.
Sadece aptallar, doğdukları gibi gömülürler.
Biraz aklı, izanı olan insan; yaşadıklarından, tecrübelerinden ders çıkarır.
İşte bu yüzden diyorum ki; bırakın 2013 ile ilgili mızmızlanmayı da önünüzdeki maçlara hazırlanın.
Saçmalama haklarınızı geride bırakıp alacağınız birtakım kararlarla duvara asacağınız takvimi değil, asıl kendinizi değiştirmeye bakın.
'Yıllarda bir uğursuzluk yok, sende bir basiretsizlik var', bunu kabul edelim.
Haydi bakalım daha fazla ağlamadan yeni yıla şahane bir kahvaltı, keyif, kahkaha, makara ve yeni umutlarla başlayalım!