Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Biraz da iyi olan kazansın

Anama çekmişim, televizyon izlemeye bayılıyorum.
Evde yalnızsam ve yapılacak işlerim varsa, izlemesem bile bir yerlerden mutlaka usul usul televizyon sesi gelmeli ki, ben kendimi rahat hissedeyim.
Sessiz ev sinirimi bozuyor.
Televizyon derken de öyle 'Ben sadece belgesel izlerim' diyenlerden değilim.
Evet bayılıyorum belgesel kanallarına.
Mesela İZ TV'nin sessiz, sakin, çok toz kaldırmayan, iddiasız-iddialı, son derece doyurucu programlarına.
Ya da 'Antik Uzaylılar'a, 'Tabu'ya, Animal Planet'in hemen hemen tüm yayınlarına. Yemek programlarına ve ruh hastası Anthony Bourdain'e, en ateşlisinden hasta oluyorum.
Fakat bunların yanında sabah programlarına da bakıyorum, evlilik programlarına da... Özellikle bu kategorilerde ekran karşısında ağzımın açık kaldığı zamanlar çok oluyor.
Söz konusu programları izlerken, içinde yaşadığın toplumun röntgenini çekiyorsun ve gördüklerin seni hiç mutlu etmiyor ama yapacak bir şey yok.
Görmezden gelip küçümseyince, o cehaletin gün gelip senin hayatına bulaşma ihtimali ortadan kalkmıyor. Ülkeni, kendi çevrende gördüğün bir avuç insandan ibaret zannetmek en büyük yanılgı.

NEDEN İZLEYİCİ BULAMIYOR?
Durun şimdi bu kanala girmeyelim, ben kısa sürede yayından kaldırılan Türk dizilerinden söz edecektim.
Gerçekten saçma sapan yapımlar oldukları için dizi çöplüğünü boylamayı hak edenlerden değil, her bölümü bir sinema filmi özeniyle çekilen ve neden izleyici bulamadığını bir türlü anlayamadığım dizilerden.
Benim için bunların son örneği 'Kayıp'tı...
Ve Türk izleyicisi için kendisine reva görülen reyting son derece ayıptı...
Oyunculuk, hikaye, kurgu, tempo...
Hepsi nefes kesiciydi ama işte gel gör ki canım dizi, Acun'un yarışmalarına kurban oldu gitti.
Yayından kaldırılmadı belki ama izleyicisi olmayınca finali erken geldi.
Rize'nin muhteşem atmosferinde, Erdal Özyağcılar ve Demet Akbağ'ın amiralliğinde, üstelik de içinde HES gibi bir konu geçen 'Sevdaluk'un gidişatı şimdilik iyi olmasına rağmen içimde bir korku var mesela.
Karşısına, anlamak ve keyif almak için 7 zeka yaşı bile gerektirmeyen bir yarışma, bir dizi konur ve onca emek boşa gider diye endişe ediyorum. 'İzleyici bunu istiyor' tavrı, bu ülkede kültür seviyesinin bodoslama aşağıya doğru gitmesinin en büyük sebeplerinden biri. Bu yüzden beyaz camın izleyiciye etkilerini küçümseyenler çok yanılıyor.
Televizyonu külliyen küçümseyenlere ise hiç lafım yok. Onlar atmosfer dışındaki elit ve lekesiz hayatlarına devam ededursunlar. İlaçla zehri nasıl doz farkı ayırıyorsa, televizyonun toplum üzerindeki etkisinin balans ayarını da gösterime sunulan yapımların kalitesi belirliyor.
Bizler, yani evinin eşyalarını televizyonun konumuna göre belirleyenler, ama aynı zamanda da zeka seviyelerine hakaret edilmesine içerleyenler, ekranda daha fazla göz ve söz hakkımızın olmasını istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA