Bir dost: "Duydun mu seçin için bilmem kim ne demiş?"
Ben: "Duymadım."
Bir dost: "Ayşe, inan sinirimden çatladım, geçen sabah televizyonda senin için şöyle şöyle dediler."
Ben: "Saçmalama.
Sinirden çatlayacak şey mi bulamadın?"
Magazin muhabiri arkadaş: "Ayşe Hanım, sizin için şu kişi şöyle şöyle dedi, ne diyeceksiniz?"
Ben: "Bilmem, hiçbir şey demeyeceğim.
Duymadım ki."
ÜZÜLME, BEN SEVİNDİM
Yolda karşılaştığım bir arkadaş: "Ayyy bugün bir köşe yazarı senin için neler yazmış öyle. Hasta herif!"
Ben: "Yaaaa... iyi yazmış.
N'apalım yani. Eee senden naber?"
Bir çekimde makyöz arkadaş: "Ya siz ne şekermişsiniz, halbuki neler duymuştum hakkınızda."
Ben: "Yaaa...
Gözümü daha açık tonda boyar mısın canım?"
Telefonla arayan bir sanatçı arkadaş: "Ayşeciğim çok üzüldüm yaşadıklarına."
Ben: "Boşuna üzülme, çünkü ben sevindim."
Böyle yani...
Herkeste bir drama, bir dedikodu, bir 'o şunu demiş', 'bu bunu demiş' endişesi...
SAÇMA!
Sanırsınız sizin için sizden çok endişeleniyorlar.
Saçma! Boşuna performanslar bunlar.
Çünkü hep derler. Birileri hep konuşur, yazar, çizer, sizi ağzına sakız eder. Bırakın etsinler. 'Bana ne' mertebesine geldin mi, tamamsın. O kadar umurunda olmuyorlar ki. O kadar yoklar ki...
Sen duymadığında konuşamıyorlar, sen sinirlenmediğinde yazamıyorlar ki...
Rahat olun canlar. 'Bana ne' mertebesinde hava öyle güzel ki...