Yaz geldi. Tam da şurada; köşeyi dönmek üzere. Geri sayımdayız; hafif bir telaş var...
Biz kızlar buna hazır değiliz; hazır olsak da değiliz...
Üstümüze gelmeyiniz, bu aile geleneğimiz.
Çünkü sabahları kilometrelerce koşan bir Eda Taşpınar azmimiz, spor salonlarında saatler geçirecek vaktimiz, ağzına ekmeğin e'sini, tatlının t'sini zinhar koymayacak Ebru Şallı stili bir irademiz yok.
Bikini giymeyecek olsak, hayatımız boyunca diyet yapmazdık herhalde.
Neyse...
Dedim ya, geri sayımdayız.

YUMURTA KAPIYA DAYANDI
Bikiniyle sahile indiğin o ilk dakikalar vardır ya, kalakalırsın hani; 40 kilo olsan da bedenine bir donma, şaşkınlık ve "Allah'ım beni buraya kim koydu, kıyafetlerim nerede, herkes bana bakıyor galiba" endişesi gelir.
Taksim Meydanı'nda çıplak kalmışsın gibidir.
Yarım saate geçer; kendini Kate Moss zanneder, göbeği, popoyu salarsın ama çok acayip bir histir...
Ne demek istediğimi kızlar bilir. Bütün bu çaba, o hissi en hafife indirmek içindir.
Neyse...
Halimiz böyleyken, bakıyorum da bizim bütün kızlar diyette ve de niyette...
Her gün başka bir diyet listesi, yanlışları, doğruları, önerileri gazetelerde.
Arkadaş muhabbetlerinin de tadı kalmadı; diyet de diyet, kilo da kilo... Sabah programlarına gelince; zaten zayıflama tavsiyelerinden kafayı kaldıramıyorlar.
Bilmem ne meyvesinin suyunu, maydanozun sapıyla karıştınca, üstüne bir tutam bilmem ne otu atınca, bunu da sabah akşam üç dakika kaynatıp içince zayıflanıyormuş.
Tabii canım, tabii...
Bir de 'yaşam koçları' var biliyorsunuz.
Kuruçeşme-Rumelihisarı hattında, koçunu kapan yürüyor.
Eh, yürümekle yollar aşınmıyor değil mi?
Fakat yumurta kapıda, vakit dar. 'Yapacak ne var?' heyecanıyla herkes bir akıma kapılıyor. Uzun vadede sonuç; elde var sıfır, karında var yağ, bacakta var selülit, bünyede var sinir...

ZAYI FLAMA TAVSİYELERİ
Madem öyle el çabukluğuyla üç-beş kilo vermek için çırpınanlara birkaç tavsiye vereyim bari.
1. Lütfen kendi başınıza işe kalkışmayın.
Kitapçıdan aldığınız diyet kitaplarına da kapılmayın. En yakındaki diyetisyene başvurun.
2. Arkadaşınızı zayıflatan diyet sizi zayıflatacak diye bir şey yok. Sağlık, zayıflıktan daha önemli. Ne demiştik? Diyetisyene gidin.
3. Lütfen yiyip yiyip kusmayın.
Saçlarınız kurur, cildiniz bozulur, göz altlarınız morarır, yüzünüz balon gibi şişer, ruh haliniz elden gider, sağlığınızı kaybedersiniz; değmez. Açlık grevine de girmeyin.
Çektiğinize değmez.
4. Yağ yakan haplara inanmayın. Bakın İngiltere'de gencecik bir tıp öğrencisi bu yüzden öldü.
5. Diyetisyeninizin verdiği listeyi uygulayın. "Ya ben uyguluyorum ama kilo veremiyorum" diye bir şey yok.
Atmayın; yemezler! Uygulasanız, kilo verirsiniz. Mutlaka kaçamak yapıyorsunuz.
Bari kendinizi kandırmayın.

ANNENİZE SÖYLEMEYİN
6. Kankalarınızın "Ay şekerim, senin bir şeyciğin yok" gazlarına gelmeyin.
Eğer diyetisyeniniz var diyorsa, vardır.
7. Sakın ha sakın, bir erkek için kilo verme çabasına girmeyin. Kilo vermek özel bir durumdur; sadece size ait olmalıdır ve siz gerçekten kilo vermeyi istemelisinizdir.
Allah aşkına, başkası için çabaya girmeyin.
Sizden güzeli yok.
8. "Bir kadeh içsem ne olur ki" demeyin; diyet süresince çenenizi tutun ve içmeyiverin. Çok zor değil.
9. Önemli, güzel ve keyifli olan; kendinize söz vermek ve sözünüzü tuttuğunuzda başardığınızı görmek. İnanın, tadı paha biçilemez.
10. Bu da son tavsiye: Özellikle annenize ve çevrenizdekilere diyette olduğunuzu söylemeyin. Sürekli sorular sorup, birikmiş fikirlerini sizinle paylaşıp, burun kıvırıp, sizi süzüp, yediğiniz her lokmayı sayıp sinirinizi bozacaklardır. Bu sefer niyetinizi de, diyetinizi de kendinize saklayın.
Hadi kolay gelsin...
Bu arada herkes kilo vermek ve 36 beden olmak zorunda değil; bu da böyle bilinsin.
Bir kadının en güzel yanı, özgüvenidir; gerisi zaten gelir.
Öperim kızlar...