Sever miyim? Hem de çok. Hani derler ya "Bütün şarkılarını bilirim"; o hesap.
Bu yıl kaçırmak istemediğim konserlerden biriydi; İKSV İstanbul Caz Festivali'nin açılışında sahne alacak olan Alicia Keys.
Salı günü İstanbul'a gelir gelmez gittim Park Orman'a.
Önce Park Orman'la ilgili iki çift laf edeyim.
EFSANEY Dİ DİYEMEM
Orada konser izlemeyi seviyorum.
Hem mekan güzel, hem yaz akşamları hafif serin...
Ancak o tuvaletler nedir a dostlar?
Yani böyle bir mekana, böyle bir organizasyona oluyor mu? Koymuşlar portatif tuvaletleri... Tamam anladık; festivalde zaten ne yapacaksın da ama bu kadar kötüsünü de yapmasalar olmaz mı?
Mesela altı tuvaletin dördü bozuk, ikisine de "Altıma kaçıracağım, ölüyorum" desen giremezsin.
Neyse... Gelelim Alicia Keys'e. Ben açıkçası konserde ne bekliyorsam onu buldum.
Keys şov sanatçısı değil; müthiş bir yorumcu ve harika şarkıları var. Kendini Madonna havasına ayarlarsan yanlış yaparsın.
Ses mükemmel, şarkılar şahane, Keys'i canlı canlı seyretmek; hayranı için kaçırılmaz bir deneyim. Ancak sorun bana "O kadar hayransın, konseri nasıl buldun?" diye.
Hadi sorun!
Eh işte. İyiydi, beklediğim gibiydi ama yine de eh işte. "Bu yazın konseriydi, efsaneydi" diyemem işte.
Belki de bu YouTube yaktı bizi. Zaten evde otururken onlarca performansını izlemiştim Alicia Keys'in. Doymuştum belki de. Her şeyi, her an elimizin altında bula bula doyumsuzlaştık belki de.