Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Naomi ve Kate'in sırını çözdüm

Beyaz yastıklar, beyaz şemsiyeler, beyaz odalar, beyaz perdeler, beyaz havlular, beyaz bornozlar...
Kaldır kafanı bak sağına soluna; yemyeşil ağaçlar, bitkiler, içecekler, rengarenk çiçekler. Fonda 'huzur' aşılayan müzikler ve kuş sesleri. Galiba top modeller Naomi Campbell ve Kate Moss'un neden üç ayda bir buraya geldiğini çözmüş bulunuyorum.
Huzurun dibinde, parlaklığımın doruğundayım, sanırsınız içimi çıkarıp, fırçalayıp temizleyip geri taktılar. Burası bir harika.
Neredeyim? Bodrum'da. 'Bodrum'un harika olduğunu biliyoruz Ayşe' demeden önce dinleyin. Bodrum'dayım da neresindeyim; bütün mesele o zaten.
Esasen Bodrum'a geliş sebebim tamamen ablam, annem, kuzenlerim ve arkadaşlarımla güzel vakit geçirmek, leziz sofralarda muhabbetler etmek, şu bitmek bilmeyen kıştan kurtulmak, ee biraz da tenimi bronzlaştırmaktı.

DETOKS GÜN 1
Altı günlük tatilimin ilk üç günü de böyle geçti zaten. Biraz Bitez'de aileyle, biraz Gümüşlük'te anılarla, biraz Türkbükü'nde arkadaşlarla...
İşte tam Türkbükü'nde bu yaza damgasını vuracağından emin olduğum Bella Sombra Hotel'in bahçesinde biz bize küçük bir açılış yaparken (Bella Sombra'yı ayrıca yazacağım) Mirey Yuhay ile tanıştım. Meğer otelin yanındaki meşhur detoks merkezi The LifeCo'nun program direktörüymüş.
Konu detoks, güzellik, zayıflama olunca ve üç gündür göbişimle kavga edince hemen Mirey Hanım'a kaynadım tabii. Saniyede 28 soru soruyorum.
Dedim; "Bu Naomi Campbell ve Kate Moss neden sizin mekandan çıkmıyor, dünyada detoks merkezi mi kalmadı, neler oluyor oralarda Mirey Hanııım?"
Dedi; "Buyrun gelin, son üç gününüzü bizimle geçirin, bütün sorularınızın cevabını alın."
Ablama baktım 'Ne yaparsan yap' bakışında, kankalarıma baktım 'Gitmezsen başımızın etini yersin git" tavsiyesinde, anneme bakmama gerek yok, zaten o dünden razı. Dedim; "Geliyorum Mirey Hanım, yarın sabah beni bekleyin."
Mini'mi ablam Zeynep'e teslim ettim, spor eşyalarımı, mayomu, terliğimi, bilgisayarımı çantaya koydum ve üç günlük detoks macerama başladım. Ne oldum değil ne olacağım diyeceksin, değil mi?
Detoks gün 1: Güleryüzlü personelle karşılaşma, heyecan ve merak. Binbir soru sorma, yetkilileri bezdirme. Sabah yogası, peşine kanda ozon (bir miktar kanınızı alıp ozonla yenileyip tekrar veriyorlar), ordan ver elini infrared sauna (minik bir kabin gibi, aa burası sıcak bile değil derken şakır şakır terliyorsunuz), çık oradan buhar odası.
Ardından kolon temizliği, sonra cryo cabin'de eksi 170 derecede üç dakika dönme (metabolizmayı hızlandırıyor, yağ yakımı sağlıyor, dirileştiriyor. Marilyn Monroe buz dolu küvete yatarmış ya, o hesap). Masajlar, hamamlar, lar da lar.... Hepsi kişinin isteklerine göre. Tam şımarmalık, kendine bayılmalık.

BEZGİN, MUTSUZ, YALNIZ
Her gün doktorlar sizinle konuşup detoksun, sağlıklı beslenmenin önemini, buradan çıkınca neler yapmanız gerektiğini de anlatıyorlar.
Bir de izlediğimiz beslenme üzerine belgeseller var.
Ben şimdiden İstanbul'daki beslenme düzenimi planlamaya başladım bile. Artık daha çok sebze, daha çok yeşillik, baklagiller, taze sebze suları, balık ve daha az kırmızı et, inek sütü, inek peyniri içeren bir beslenmeye geçiyorum.
Üç günde üç-beş kilo verilir mi?
Veriyorlar da olay o değil. Orası kolay.
Olay kendimizi nasıl daha iyi hissedebileceğimiz, kendimize gerçekten nasıl en iyi biçimde bakabileceğimiz, hayatımızı nasıl değiştirebileceğimiz...
Yediğimiz şeylerin çoğu bize zarar veriyor.
Kilolarımızın sebebi oyuncak edilmiş zihnimiz, mutsuzluklarımız, üzüntülerimiz ve stres. Bize seksi, güzel, genç ve çekici olmayı vâdediyorlar ve fakat sonunda geldiğimiz noktada bezgin, mutsuz, yalnız, halsiz ve hastayız.
Bugün detoksumun ikinci günü ve ben enerji patlaması yaşıyorum, iyi mi!
Yarın sorular ve cevaplarla geleceğim.
Yerim bitti.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA