"Geceleri fareler ortaya çıktığında çok zor oluyordu. Banyoya bile gidemezdim. Hatta babam hâlâ o evle ilgili konuşur, 'O zaman bu işi ne kadar çok yapmak istediğini, ne kadar ciddi olduğunu anladım' der. Sanırım bu, babamın bana izin vermesi için bir dönüm noktası oldu. Eve geldiğimde farenin ekmeği kemirdiğini görürdüm ve midem bulanırdı; atmak isterdim. Ancak sonradan yeni bir ekmeğe verecek param olmadığı aklıma gelirdi ve farenin kemirdiği kısmı keserek yemeye çalışırdım. Gerçekten farelerle yemeğimi paylaşıyordum."
Bu açıklama Jennifer Lawrence'a ait; bir röportajda oyunculuk kariyerinin başındayken içinden geçtiği zor koşulları anlatmış. Ünlü oyuncu kirasını ödemek için bebek bakıcılığı yaptığı, mutfağı bile olmayan evinde beş parasız geçirdiği günleri anlatmış. Abisiyle birlikte yaşadığı bu dairede bir süre sonra öleceğini bile düşünmüş ünlü oyuncu... Birçok sanatçının yokluktan zirveye ulaşma öyküsünü duyduk, okuduk ama farelerin kemirdiği ekmeği kesip yiyecek kadar fakirlik yaşamak tam bir dram; 'Sefiller' romanı gibi... Hikayenin devamını biliyorsunuz zaten, tam bir peri masalı gibi. Lawrence başta Oscar olmak üzere birçok ödül aldı, gişe canavarı filmlerin aranılan yıldızı oldu.
İnsan yetenekli olduğu alanda inatla çalışırsa mutlaka bir yerlere gelir. Eğer gelemiyorsa, ya yeterince istememiştir ya da bahanelere sığınmak kolay gelmiştir. Hayal etmek, o hayalin gerçekleşmesini çok ama çok istemek ve inatla yılmadan çalışmak vs. bunlar yüzyılın en klişe lafları ama başarıya giden en doğru formül.