Geçen cumartesi uzun zamandır beklediğim 'Mad Max: Fury Road'u izledim. Hatırladığım kadarıyla Mel Gibson'ı dünya çapında üne kavuşturan 'Mad Max' serisi, çocukluğumda beni çok korkutmuştu. Yeni film ise beni düpedüz dehşete düşürdü! Filmin aksiyon hızını korumak amacıyla çok kısıtlı kullanılan replikler, kıyamet sonrası dünyanın arka planını başarılı bir şekilde yansıtıyor. Her ne kadar filme ismini veren eski polis 'Max Rockatansky'yi canlandıran Tom Hardy başroldeymiş gibi düşünülse de, hikayenin ana karakteri tır şöförü 'Furiosa' rolündeki Charlize Theron. Yeni 'Mad Max'; cesur, tutkulu ve yetenekli kadınların öyküsünü anlatıyor. Kadın doğasına bahşedilen doğurganlığın, gücün kaynağı olduğunu vurgulayan hikayede; dünyayı iyiye, berekete, barışa götürecek ve kıyameti bitireceklerin kadınlar olduğu anlatılıyor. Savaşlar ve sınırsız doğal kaynak kullanımı sonucunda çöl haline gelen bir dünyada yaşayan kahramanlarımızın kıyafetleri de, öyküdeki karmaşa ve karanlığı destekliyor. Çok ses getiren ciddi bir sanat tasarımının uygulandığı filmin, moda dünyası üzerinde etkisini göstermemesi mümkün değil elbette.

YÜKSELİŞE DEVAM
Büyük bir hayranı olmasam da 'Açlık Oyunları' serisi ve 'The Walking Dead' dizisinin desteği ile, son birkaç yıldır post punk stilinin geri dönüşünden bahsedebiliriz. 'Mad Max' de bu trendi destekliyor. Deri motosiklet ceketleri, Mohawk kesimli saçlar, vatkalar, yünlü pastel renkli kazaklar, haki pantolonlar, kaçarken üstüne ne bulursan geçirmişsin gibi duran karmaşanın hakim olduğu kombinasyonlar; punk ve yeni grunge stilinin en temel öğelerini oluşturuyor. Filmin en can alıcı noktası ise: Rosie Huntington-Whiteley, Zoe Kravitz ve Elvis Presley'nin torunu Riley Keough gibi son yılların en güzel genç kadınlarının üyesi olduğu 'Bakireler grubu'nun beyaz pamuklu kumaştan oluşan gelişi güzel sarılmış kıyafetleri. Ne diyelim, 'Mad Max' serisinin ilham veren yeni filmlerini heyecanla bekliyoruz...