Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

Gerçek bir demokratın ardından

Sevgili okuyucularım, bu pazar sizlere bir demokrasi, ahlâk, fazilet ve dürüstlük âbidesinden, geçen salı günü Hakk'a yürüyen, merhum Mustafa Başoğlu'ndan bahsedeceğim.
Mustafa Başoğlu, gerçek bir halk çocuğuydu. Sağlık işçisi olarak geçirdiği gençlik yıllarından sonra, Türk-İş'e bağlı Sağlık-İş Sendikası'nı kurmuş, Genel Başkanlığına seçilmiş ve uzun yıllar bu görevi bîhakkın ifa etmiştir. Ancak O, diğer birçok sendikacıdan farklıydı. Sendikanın fonlarını, helâli haramı gözeterek, israftan kaçınarak dikkatle kullanmış ve hiçbir zaman o bildiğimiz sendika ağalarından olmamıştır.
AP milletvekili olarak Meclis'te bulunduğu yıllarda, bütün dürüstlüğü, cesareti ve azmiyle, millet iradesini, demokrasiyi ve işçi haklarını savunmuştur.

***

Mustafa Başoğlu, o bildiğiniz "aydınlar"dan da değildi. Hani, bol bol demokrasi ve insan hakları nutukları atan ama höt deyince kaçacak yer arayan; kendi milletinin, devletinin, tarihinin aleyhinde bulunmayı marifet sayan; milletini, halkını, insanını küçümseyen; yabancı ağızların hoparlörlüğünü yapan sözde aydınlardan olmaya tenezzül etmemişti.
Lâkin, Mustafa Başoğlu, kendisinin dahi fark etmediği kadar sade vatandaşın hislerine tercüman olmuş ve halkın sevgilisi hâline gelmişti.
Mustafa Başoğlu'nun bütün hayatı, inandığı doğruların mücadelesiyle geçti. 28 Şubat Dönemi'nde, hakkımdaki mahkûmiyet kararı üzerine bana gönderdiği destek mektubunda, "Birçok haksızlık, ancak mücadele ile yenilmiş, birçok hak yine ancak mücadele ile alınmış, korunmuş ve geliştirilmiştir. Eğer mücadele edilemeseydi, insanoğlunun birçok bakımdan gelişerek bugünkü seviyeye ulaşması gerçekleşemezdi" diyordu.
O, bu sözlerine uygun bir hayat yaşadı. Çok sevdiği ve değer verdiği ordunun siyasete müdahalesine daima karşı çıktı. 12 Eylül Dönemi'nde sendika başkanı olarak görüştüğü Cumhurbaşkanı Evren'e, sadece "Paşam" şeklinde hitap ettiğinde, sebebini soranlara, "Çünkü onun hak ettiği yalnız bu sıfattır" diye cevap vermişti. Gene aynı dönemde, Türk-İş'in "Anayasa referandumu"na destek bildirisine karşı çıktı.
28 Şubat Dönemi'nde, Türk-İş, DİSK, TOBB ve İşveren Konfederasyonları'nın, hiç sıkılmadan darbe şakşakçılığı yaptığı sırada, Başoğlu, tek başına, sendikasının başında, hiç korkmadan arslanlar gibi demokrasi mücadelesi veriyordu.
***

Mustafa Başoğlu'nun demokrasi ve insan hakları mücadelesinde, herkese örnek olmasını dilediğim çok önemli bir farklılık ve üstünlük vardır. Ne yazık ki, Türkiye'de demokrat geçinen ve insan haklarından yana olduklarını söyleyenlerin büyük çoğunluğu, millî ve manevî değerler konusunda duyarsızdır. "İnsan hakları" denilince, dış kaynaklı birçok sözde aydının aklına "etnik ve dinî bölücülük" gelir. İşte, Mustafa Başoğlu, kendi ifadesiyle, "yasaksız demokrasi" ve insan hakları ile "ülkenin bütünlüğünün korunması"nı, "millî ve manevî değerler"i çok güzel meczetmiş, vatansever, imanlı gerçek bir kanaat önderiydi.
O, insan haklarını ve demokrasiyi savunurken, inançlı bir Müslüman ve milletiyle iftihar eden bir Türk olduğunu aslâ unutmamıştır. Başta Kıbrıs meselesi olmak üzere birçok millî dâvâda daima ön saflarda mücadele vermiş; sendika başkanı olarak millî konularda sesimizi milletlerarası plâtformlarda duyurmuş ve uluslararası toplantılarda Türkiye lehine kararlar aldırmıştı. Nerede bir mazlûm, bir mağdur varsa, yanında mutlaka Başoğlu'nu görürdünüz.
Nerede bir ezan okunuyorsa, bayrak dalgalanıyorsa, altında Başoğlu bekliyordu.
***

O değişik bir demokrattı... O'nun, parası, pulu, gazetelerde, televizyonlarda köşesi, yabancı destekçileri yoktu. O, abdestli, namazlı bir demokrat, bir gönül adamıydı. Lâkin bu millet, aydın geçinen zırtapozların tamamını O'nun bir tüyüne değişmemiştir.
Mustafa Ağabey'e, Yüce Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhu şâd olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA