Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

Anayasa Mahkemesi'nin itibarı artarken...

Sevgili Okuyucular, bu pazar sohbetinde geçenlerde kuruluşunun ellinci yıldönümünü kutladığımız Anayasa Mahkemesi'nden bahsetmek istiyorum.
27 Mayıs Darbesi'nden sonra yapılan 1961 Anayasası'nın en büyük değişiklikleri arasında 'Anayasa Mahkemesi'nin Kurulması' gelir. Gerçekten de Anayasa Mahkemeleri modern kurumlardır ve Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç'ın belirttiği gibi; "Anayasa Mahkemesinin varlığı, devlet iktidarının sınırlanması ve siyasî otorite ile bireylerin temel hak ve özgürlükleri arasında olması gereken evrensel ölçülere uygun denge sisteminin kurulması, 'insan onuru'nun güvence altına alınması ihtiyacından doğmuştur."
Tamam da bu konuda denge sistemi kurulurken son zamanlara gelinceye kadar Anayasa Mahkemeleri sadece 'Devlet iktidarının sınırlandırılması' yönünde faaliyet göstermiş, bırakınız evrensel ölçülere uygun denge sistemi kurulmasını, daima iktidarın meşru icraatına ayak bağı teşkil edecek şekilde icraatta bulunmuştur.
12 Eylül 2010 Referandumu ile Anayasa değişikliği yapılıncaya kadar Anayasa Mahkemesi, diğer yüksek yargı kuruluşlarındaki gibi CHP istikametinde faaliyet göstermiş, hiçbir zaman tarafsız ve 'insan onurunun teminat altına alınması' için icraatta bulunmamıştır.

'367 rezaleti'
Efendim, kuruluşundan itibaren Anayasa Mahkemesi'nin partizanca ve taraflı bir tutum içinde olmasının belirli bir mantığı da vardır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, hiç utanmadan 'Yüksek Adalet Divanı' diye adlandırılan 'Yassıada Mahkemesi'nin devamı olarak teşkil edilmiştir. Yassıada Mahkemesi'nin cuntacı uşağı kadrosu aynen Anayasa Mahkemesi'ne geçerek melânetine devam etmiştir.
Diğer taraftan, yarım asırlık dönemde hep CHP'yi tutan, CHP jakobenizminden yana olan, darbeci asker cumhurbaşkanları gelmiş; Demirel ve Ahmet Necdet Sezer gibi cumhurbaşkanları ise kendini yüksek yargıdaki CHP rengini devam ettirmekle vazifeli saymıştır. Bunun tek istisnası olan merhum Turgut ÖZAL'ın atadığı Anayasa Mahkemesi üyelerinden birisi ise bugün Anayasa Mahkemesi'nin alnının akı olan Başkan Haşim Kılıç'tır.
2007 Nisanı'nda Cumhurbaşkanı seçiminde, Gül'ün oylamayı kazanmasıya rağmen, CHP'nin müracaatıyla Anayasa Mahkemesi'nin aldığı 367 kararı, ne yazık ki hukukumuzun ve Anayasa Mahkemesi'nin yüz karası olarak anılacaktır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, ellinci yıl konuşmasında Anayasa Mahkemesi"nin ne olduğunu ve ne olmadığını en açık ve güzel şekilde ifade etmiştir. Haşim Kılıç'a göre; "Anayasa Mahkemeleri; anayasal çizgiyi esas almak suretiyle siyasî aktörler arasında hakemlik fonksiyonunu yerine getirirken, taraflara lojistik destek sağlayan bir kurum olmayacağı gibi milletin iradesini temsil edenlere çelme takma yeri olarak da kullanılamaz."
Ayrıca, temel insan hak ve hürriyetleri hakkında da görüşlerini belirten Kılıç, "insanlık onuruna saygı, insanların ne düşüneceğine, neye inanacağına ve nasıl bir hayat tarzını seçeceğine kendisinin karar vermesini zorunlu kılar" demektedir. Yarım asırlık gecikmeyle de olsa Türkiye'de en yüksek yargı merciinin görüşünü 'insan onuru' lehinde bu şekilde belirtmesi, bugüne kadar Anayasa Mahkemesi'nin başta başörtüsü olmak üzere aldığı bütün kararların ve içtihatların değiştirilmesi anlamına gelir. Bu da millet nazarında Anayasa Mahkemesi'nin artık geçmişteki partizanlıklarından ve tarafgirliğinden kurtulması demektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA