Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

‘Atatürk dedin, demedin’ tartışması

Cumhuriyet Bayramı'nda bile milli birlik duygusuna zarar vermek için kolları sıvadılar. Cuma hutbesinde "Atatürk" ismi geçmediği için direkt Başkan Ali Erbaş'ın şahsını hedef aldılar.
Oysa Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurduktan iki gün sonra, 5 Mart 1924'te bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlamış ve "Bundan sonra hutbelerde isim zikredilmeksizin millet ve Cumhuriyet'in selâmet ve sa'detine" dua edilmesini istemişti. Diyanet İşleri Başkanlığı da sadece Ali Erbaş döneminde değil, daha önceden beri bu kararnameye uyuyor.
Kaldı ki Erbaş, Cumhuriyet Bayramı günü Şuşa ve Ağdam'da Ermenistan'dan kurtarılan dini yapıları incelemek üzere Azerbaycan'daydı. Orda kendisinden alınan iki bayram mesajı içerikli demeçte de "Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk başta olmak üzere" ifadesi geçen cümleler kurdu.
Ancak nefretin alıcısı çok, muhabbetin yüzüne bakan yok. Böyle yaparak sadece Erbaş'a değil, kıymet verdiğinizi iddia ettiğiniz Atatürk'e de zarar veriyorsunuz. Ama kime anlatıyoruz ki?..

***


ANASINIFLARINDA PEDAGOJİK FELAKETLER
Anasınıfı öğretmeninin "performansı" şöyle. Önce sınıfa siyah bir çarşaf ve peçeyle giriyor. Öğrencilerine "Bakın benim neremi görüyorsunuz? Başımı göremiyorsunuz ki. Hatta Osmanlı zamanında bazen gözün önünde peçe de olur. Gözünü bile göremezsiniz" diyor.
Ardından mini etekli ve şapkalı başka bir kıyafetle öğrencilerinin karşısına çıkan öğretmen şöyle diyor:
"Kısa eteğim var, şapkam var, çantam var, gömleğim var. Ayakkabılarım çok şık değil mi? Şık mıyım şimdi? İstediğim gibi giyinebiliyor muyum?"
Bu rezalet, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir devlet anaokulunda gerçekleşti. Sabiler bu "performans"tan ne anladı sizce? Çarşaflılardan nefret etmek, onların iradeleri olmayan, şık olmayan, istediğini giyemeyen kadınlar olduğunu öğrenmek dışında? Peki ya içlerinde çarşaflı annesi olan bir çocuk varsa? O iç dünyasında hangi fırtınalara gark olmuştur sizce?
MEB'e sordum. Soruşturma başlatmışlar. Ancak bu rezil öğretmen hâlâ işinin başında genç dimağları zehirlemeyi sürdürüyormuş. Sorarım size, şayet öğretmen bu müsamereyi tam tersi argümanlarla gerçekleştirseydi başına neler gelirdi? Açığa alınmayı bırakın, lisansı o gün iptal edilir; 8 sütuna rezil rüsva edilirdi . Hak etmiş de olurdu.
Yine başka bir pedagoji felaketine örnek, Kayseri'de Aile Bakanlığı'na bağlı bir anaokulunda yaşandı. 29 Ekim kutlamaları kapsamında anaokulu çocukları önce dans ediyorlar. Ancak dansın bir yerinde çocuklar, Atatürk'ün posteri önünde secde ettiriliyor. Bu anaokulunu da araştırdım; Aile Bakanlığı'na bağlıymış. Aile Bakanlığı'nı da arayıp sordum. İl Müdürlüğü, pazartesi inceleme başlatmış. İnceleme öğretmene değil, direkt okula ilişkinmiş, çünkü genel bir gösteri söz konusu imiş. Bence kimin fikriyse özel ilgilenilmeli ama neyse...
Bu iki soruşturmanın da ivedilikle tamamlanmasını ve sonucun kamuoyu ile paylaşılmasını iki bakanlığımızdan da bekliyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA