Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İBRAHİM KALIN

Suriye için bir umut ışığı?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 18 Aralık'taki Suriye kararı,dört yıldır süren iç savaşın gidişatını tamamen değiştirebilir. Ancak bu kararın etkili olup olmaması, toplantılarda verilen sözlerden ziyade sahada neler yapılacağına bağlı.
BMGK'nın 2254 sayılı Suriye kararı, bu ülkede siyasi değişim için ilk kez bir yol haritası ve takvim öngörmesi sebebiyle dönüm noktası niteliğinde bir gelişme. Bu yol haritasında, 1,5 yıllık bir süre içerisinde önce ateşkes ilan edilmesi, Suriyeli muhaliflerle Esed rejiminin masaya oturması, ardından bir geçici hükumet kurularak seçimlere gidilmesi ve yeni bir anayasa yazılması var. Süreç öngörüldüğü gibi işlerse, gidişatı değiştirip yakın tarihin en feci savaşlarından biri olan bu çatışmayı bitirebilir.
14 Aralık'ta Riyad'da düzenlenen toplantı, Suriye muhalefetinin en önemli temsilcilerini bir araya getirdi. Suriye eski Başbakanı Riyad Hicab, rejimle muhalifler arasında yapılacak görüşmelerde muhalefeti temsil etmek üzere seçildi. Suudilerin bu girişimi, muhalif grupların işbirliği yapmasını ve BM gözetimindeki müzakere masasında ortak hareket etmesini sağlayacağı için önemli. Sürece destek veren Türkiye, gerek Suudi yönetimi gerekse muhalif gruplarla yakın temas halinde.
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, görüşmelerin ilk turunu 25 Ocak'ta Cenevre'de düzenlemeyi planlıyor. Soruna müdahil olan tüm ülkeler, toplantıların gerçekleşmesi için Mistura ile muhalif gruplara yardımcı olmalı. Savaşın bu noktasında tek çıkar yol, Suriye'de adil ve gerçekçi bir siyasi dönüşümün koşullarını hazırlamak. Bu da tam yetkili bir geçiş hükümetinin kurulmasını ve sabıkalı Esed rejiminin iktidarı bırakmasını gerektiriyor. Esed dört yıldır süren çatışmaların sona ermesi ve siyasi dönüşümün başlaması için yetkilerini geçiş hükümetine devretmeli. Bu aynı zamanda, DAİŞ terörü belasıyla uğraşmanın da en etkili yolu.
Bu aşamada asıl önemli konu, Suriye'de sahada neler yapılmakta olduğu. Ama mevcut tablo pek iç açıcı değil. Rusya-İran ittifakıEsed rejimini desteklemeye devam ediyor. Rusya'nın Suriye'de 30 Eylül'de başlattığı hava saldırıları, iddiaların aksine DAİŞ'ten ziyade esasen muhalif grupları hedef alıyor. Toplam 4 bin 200 hava saldırısından sadece 191'i DAİŞ'i hedef aldı. Bu saldırılarda yüzlerce sivil hayatını kaybetti. Son zamanlarda Rusya'nın hava saldırıları ılımlı muhalif grupların liderlerini de hedef almaya başladı. Bu arada, İran Devrim Muhafızları'nın ağır kayıplar verdiği bildiriliyor. Ancak İran ve Hizbullah'ın Esed rejimini sonuna kadar desteklemeye kararlı olduğu görülüyor. Ortadoğu'daki iki "İslamcı" aktörün gaddar, laik ve milliyetçi bir rejimi ayakta tutmak için her şeyi göze alması çok ironik bir durum.
Belli ki, Rusya-İran ittifakının asıl amacı DAİŞ'le savaşmakdeğil de sallantıdaki Esed rejimini ayakta tutmak. DAİŞ muhtemelen bundan memnundur. Zira örgüt barbarca eylemlerini haklı göstermek ve yeni eleman devşirmek için Esed'in gaddarlıklarına ihtiyaç duyuyor. Aynı şekilde, Esed rejimi de DAİŞ'in Suriye'deki katliamlarından memnun; çünkübu sayede kendini radikal barbarlara karşı güvenilir ve laik bir ortak olarak gösterebiliyor. DAİŞ'in ustaca reklamını yaptığı suçları, Esed rejiminin Ortadoğu tarihinde tüm terör örgütlerinden daha çok insan öldürdüğü gerçeğini gizleyenkullanışlı bir bahane.
Bu çifte bela (Esed'in katliamları ve DAİŞ terörü), birbirleriyle yakından ilişkili. Bunlar birbirini besliyor. Suni destekle rejimi ayakta tutmaya çalışanlar, DAİŞ'i de destekleyerek bölgede mezhep çatışmalarının tohumlarını ekiyor. Rusya ile İran'ınaskeri ittifakı büyük ihtimalle, BM önderliğindeki süreci sabote edecek. Bu ittifak, 25 Ocak'ta başlayacak görüşmelere kadarSuriyeli muhaliflere mümkün olduğunca büyük zarar vermek için muhtemelen son dakikaya kadar uğraşacak.
Buna engel olunmalı. Rusya ve İran dâhil tüm taraflar, yeni BM sürecinde yapıcı bir rol oynamalı. Esed rejimini savunmak içinyapılan suikastlar, yargısız infazlar ve gelişigüzel bombardımanlar, Cenevre-Viyana anlaşmalarının ve 2254 sayılı BM kararının lafzına ve ruhuna aykırı. Esed rejimi meşruiyetini uzun zaman önce kaybettiğini ve Suriye'nin geleceğinde rol oynayamayacağını anlamalı. Uluslararası toplum, rejimin ve destekçilerinin bunu iyice anlamasını sağlamalı. Aksi halde, Suriye'deki son umut ışığı da tükenecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA