Balyoz mahkûmları hakkında gerekçeli karar açıklandı. Bu davada ceza alan birçok kişi, haksızlığa uğramış olabilir; her biri hakkında kesin kanaatim yok. Sadece, isimleri görevli listesinde bulunuyor diye hüküm giymişlerse, eylem beraberliğini gösteren başka fiilleri yoksa, "darbeye eksik teşebbüs" paketinin içine sokulmaları büyük adaletsizlik. Hatta yeni bir değerlendirme ile Çetin Doğan'ın da fiilinin, "eksik teşebbüs" değil, "suç işleme için anlaşma" kapsamına girmesi ihtimali de mevcut. Ama ister eksik teşebbüs, ister suç işleme için anlaşma olsun, Doğan'ın, darbe hazırlığı içinde olduğuna dair hiçbir şüphem yok. Ve maalesef, birçok kişinin de başını o yaktı.

***
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi kararında, Doğan'ın kendi isteğiyle değil, şartlar dolayısıyla darbeden vazgeçtiğini belirterek, önce 31 Mart 2003'teki kalp ameliyatını, sonra Ağustos 2003'te emekliye sevk edilmesini hatırlatıyor. Bu gerekçeli karar, "Balyoz muhiplerini" tatmin edemedi. Soruyorlar: "Kalp ameliyatı darbeyi nasıl engelleyebilirmiş?" Asıl engel 30 Ağustos'ta Çetin Doğan'ın emekliye sevk edilmesi. Onun hayali, Aytaç Yalman yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gelmekti. Ameliyat, hareket kabiliyetini bir süre geciktirdi, ardından da emekliliğiyle tamamen bertaraf oldu.
Malatya İnönü Üniversitesi'nde Tarih Bölümü Başkanlığı'nda, Salim Cöhce'nin odasında "Sayın Tolon" isimli bir belge ele geçti. Tolon'un, emekli Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel'le yaptığı konuşma notları var bu belgede: "Yalman Paşa istifa edip, yerine Çetin Paşa Kara Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Fakat Çetin Paşa bu planı herkese anlattı. Onun ne yapıp edip, Özkök Paşa'yı istifa ettireceği ve Genelkurmay Başkanı olacağı biliniyordu... Çetin Paşa, duyulur mu, duyulmaz mı dikkat etmeden, hükümetin aleyhinde konuştu. 1. Ordu plan tatbikatında, onlarca subay içerisinde neredeyse yapacağımız hareketi açıkladı. Milli Mutabakat Hükümeti kurulmasından bile söz etti."
Her şeyden önce 5-7 Mart 2003 tarihli Plan Semineri, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın iç tehdide yönelik bir senaryo düzenlenmemesi talimatına rağmen gerçekleşti. Plan Semineri'ndeki jenerik senaryoya göre "İrticai hareketler sonucu çok kişi ölmüş ve yaralanmış; işyerleri yağmalanmıştır. İstanbul'da sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır. Hükümet sıkıyönetim kararı vermiş ama TBMM'den kararı onaylatamamıştır. İşte bu durumda Milli Mutabakat Hükümeti kurulacaktır."
1. Ordu'da cereyan eden konuşmaların içeriği de bir darbe hazırlığını ele verecek mahiyetteydi:
X şahıs, Çetin Doğan'a hitaben, Plan Semineri'nde hazırlıklarını anlatıyor: "Harekâtın üçüncü safhasında, geçmişte irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere karıştığı tespit edilen şahıslar gözaltına alınacaktır. Gözaltına alınan ve tutuklananlar, başlangıçta Üsküdar bölgesinde, Burhan Felek Tesisleri'nde, Ümraniye'de Netaş misafirhanesinde, Kadıköy'de Fenerbahçe stadyumunda toplanacak ve bilahare sorgulanmak üzere, Ümraniye Kapalı Cezaevi'ne götürülecek. Jandarma ve Polis Sorgulama timleri vasıtasıyla sorgulanacaktır."
2. Zırhlı Tugay Komutanı Varol diyor ki: "Tuzla Belediye Başkanı İdris Güllüce ve Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya Karakaya tespit edilen personelle değiştirilecek."
Hem iç tehdide yönelik, hem de gerçek isimler vererek, bir Harp Oyunu oynanamayacağı askerler tarafından açıklandı. Böyle bir Harp Oyunu TSK'nın geleneğinde olmadığına göre, amacın bazı hazırlıkları kamufle etmek olduğu anlaşılıyor. Zaten X komutan, 12 Eylül örneğini veriyor: "12 Eylül öncesinde ülke yangın yerine dönmüştü. 12 Eylül darbesi bunların hepsini ortadan kaldırdı. En kolay harekât tarzı, 12 Eylül gibi harekâtın baştan organize edilmek suretiyle eylemlerin bir anda söndürülmesidir."
Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hilmi Özkök'le işbirliği yapmasaydı, sonuç bambaşka olabilirdi. Balyoz muhiplerine duyurulur...