Yüksekova'da, PKK'lılara ilişkin mezarların tahrip edildiği gerekçesiyle çıkan olaylarda 2 gösterici hayatını kaybetti. Öcalan bunu, "paralel devletin provokasyonu" olarak değerlendirdi. Sanki, kimliği belirsiz bazı polisler (Cemaat'e yakın oldukları ihsas ediliyor), durup dururken, öldürmek kastıyla ateş açmışlar. Amaçları barış sürecini baltalamakmış!
Hakkâri Valiliği açıklama yaptı. Yüksekova'da PKK'lılara ait mezarlarda hiçbir tahribatın gerçekleşmediğini belirtti. Valiliğin bu açıklamasını yalanlayacak görüntüler ortaya çıkmadıkça, mezarlara zarar verilmediğine inanmak zorundayız. Olay bir provokasyon ama, acaba kim Türkiye'yi karıştırmak istiyor?
Duyduğumuza göre, devlet yetkilileri, PKK mezarlığının fotoğraflarını göstermek suretiyle, protesto edilecek bir durumun olmadığını anlatmaya çalışmışlar. Ama gösteriler engellenememiş. Hakkâri Valiliği, TOMA'lara ağır silâhlarla saldırıldığını gösteren bir video yayınladı. 20 polis aracında çok sayıda uzun namlulu mermi izi bulunduğu ifade ediliyor. Ayrıca çatışmada ölen 2 kişinin de, ağır silâhlı görüntülerinin mevcut olduğu belirtiliyor.
Emniyet güçlerinin, özellikle Hakkâri gibi kritik bir bölgede, saldırı altında bulunsa dahi, daha özenli karşılık vermesi ve ölüme yol açmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu olayda polisin hatası olup olmadığı araştırılmalı. Valiliğin açıklamaları gerçeği yansıtıyor mu, bunlar da incelenmeli. Ama hadiseden şöyle bir sonuç çıkarılmasını doğrusu hiç anlayamıyorum: Barış sürecine zarar vermek isteyen "paralel yapı", yani "Cemaat'in polisi" 2 vatandaşı öldürdü.
Madem bölgede sükûnet hâkimdi, neden bundan 15 gün önce İçişleri Bakanı Muammer Güler, Doğu ve Güneydoğu valilerini acilen Ankara'ya çağırdı? "Bölücü terör örgütünün bölgede psikolojik alan hâkimiyeti tesis etmek, devlet otoritesinde zafiyet yaratmak istediği, bu çerçevede yol kesme, araç yakma, adam kaçırma eylemlerini yaptığı görülmektedir" dedi ve önlem alınmasını istedi?