Gözümle görmesem Türkiye'nin hepsi alanında kendini kanıtlamış, başarılı şirketler kurmuş ve ciddi bir seviyeye getirmiş isimlerinin saatlerce yuvarlak masalarda girişimci adaylarının sorularını cevapladığına inanmayabilirdim.
Ama gördüm. Dün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde Rumeli Salonu'nda tam 60 masa kurulmuştu.
Salondaki yüzlerce girişimci adayı ellerinde kağıt, kalem her 15 dakikada bir masa değiştiriyorlardı. Finans, hukuk, pazarlama, insan kaynakları, fikrin yatırımcıya sunumu, teşvik ve hibeler, moil teknolojiler, inovasyon, ve sosyal girişimcilik konusunda sonsuz soruları vardı.
Soruların cevapları için ise Ali Sabancı, Gülden Yılmaz, Sinan Afra, Emre Kurttepeli, Nevzat Aydın, Alphan Manas gibi son zamanlarda isimleri girişimcilikle özdeşleşen 109 girişimci ve mentor 60 masaya dağılmış, bekliyordu.
Doğrusu şimdiye kadar daha interaktifini görmediğim, son derece tatminkar bir toplantı formatıydı.
Neler konuşulduğuna kulak misafiri olmak için Ali Sabancı'nın olduğu masaya yöneldim. Karışık bir grup vardı. Kimi Çorum'dan kimi Kırklareli'nden gelmiş girişimci adaylarına Ali Sabancı, girişimci doğulmaz olunuru örneklerle anlatıyor, hayata masadaki herkesten daha avantajlı başladığını kabul ederek şunları söylüyordu:
"Bak abi, en büyük girişimci benim! Doğru anne ve babadan doğdum! Yani doğduğumda kartım sizinkinden daha iyiydi. Ama sonra ne yaptığın önemli. 2011'de bir adamla tanıştım. Kurduğu şirketi tam 7 milyar sterline satmıştı. Adamın kartı daha iyiydi. Adana'ya değil, Hong Kong'a özel uçakla gidiyordu, demek ki ne büyük bir uçağa sahipti. Kartını daha iyi oynamıştı sizin anlayacağınız.'
Az özete Koton'un kurucularından Gülden Yılmaz'ın masası var. Önü silme kartvizit dolu. Öğreniyorum ki masada şirket kurmuş, projesini hayata geçirmiş yeni girişimciler var. Yılmaz'dan başarılı pazarlamanın ipuçlarını almaya çalışıyorlar.
Dün gördüğüm girişimci adayları ve gönüllü girişimciler Türkiye'nin yakın geleceği için çok önemli bir mesaj niteliğindeydi. Girişimcilerimize sıkı sıkı sarılalım bence.