Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Gezi park olarak kalsa ne kaybederiz?

Gezi Parkı'nın park olarak kalmasını isteyen bu şehirde ve bu ülkede on binlerce insan var. Ne yazık ki ortak yaşam alanları için projeler yapılırken halka sormak, fikrini almak kimsenin aklına gelmiyor.
İstanbul'un yeni bir alışveriş merkezine ya da yeni bir rezidansa ya da yeni bir konuta ihtiyaç duyduğundan çok ama çok daha fazla yeşile ihtiyacı olduğu hepimizin malumu.
Ama ne yazık ki bu konuda geliştirilen ciddi bir proje bulunmuyor. Üstelik her geçen gün yeşil alanları kaybediyoruz. Evet, son 10 yılda yani AK Parti döneminde bu ülkede çok fazla ağaç ve bitki dikildi ancak gerçek bir yeşil alan için ciddi bir proje, koruma yapılamadı. Bakın bugün Belgrad ormanları bile tehlike altında. Milli park, orman ve su havzalarını imara açan Tabiat Kanunu Tasarısı'nın bugün meclise geldiğini hepimiz biliyoruz. Acaba vekillerimiz bu konuda ne kadar duyarlı?
İşte bu yüzden bir ideolojinin ya da bir partinin peşinden değil, binlerce çocuk, genç, yaşlı insan Gezi Parkı'na sırf sözlerine kulak verilsin diye akın etmeye o ağaçlarla başladı. Aralarına tabii ki provakatörler katılmaya çalıştı, tabii ki bu işten pay kapmak istedi ancak bu fırsatı Gezi'nin gerçek protestocuları izin vermedi. Keşke ağaçları korumak gibi masum bir amaçla yola çıkan ilk günkü ve sonraki kalabalığa polis dozu yüksek müdahalede bulunmasaydı, keşke sadece o protestoyu yapanları değil tüm şehri etkileyen biber gazlarını peş peşe atmasaydı, keşke olaylar bu boyutlara gelmeseydi. Ama geldi.
Dün hepimiz can kulağı Cumhurbaşkanı Gül ile görüştükten sonra bir basın toplantısı yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı dinledik. Farklı bir boyuta ulaşan protesto gösterilerine atıfta bulunurken, yaşam tarzlarına saygılı olduklarını, toplumla inatlaşacak bir anlayış içinde olmadıklarını söyledi, 'Yaşam tarzları bizim için son derece değerlidir, önemlidir' de dedi. Hakikaten de yatıştırıcı, sakin, farklılıkları kucaklayıcı bir üslupla konuşup protesto gösterilerinin bitmesine çabaladı ve hatta, Gezi Parkı'nda ağaçlar için çevreci eylem yapanlara yapılan müdahaleler için özür de diledi ancak Gezi Parkı park olarak kalacak diyemedi.
Keşke deseydi Bülent Arınç. Sahi ne kaybederdik?
Bu ülkede en hasret olduğumuz şey yeşil değil mi?
20 yıldır gazetecilik yapıyorum ve bugüne kadar sayısını unuttuğum çevre projesini yazdım, TEMA'nın kurucularından Nihat Gökyiğit'le defalarca 'Türkiye çöl olmasın, arılar, endemik bitkiler yok olmasın, göller kurumasın, ağaçlar kesilmesin' diye röportajlar yaptım, kırsal kalkınma projelerini anlattım. Evet neticede söz konusu çevreyse bu ülkede bir arpa boyu yol almak çok ama zor. Bugün 5 Haziran. Dünya Çevre Günü olduğunu biliyor musunuz? İlginç bir tesadüf oldu.
Not: Gezi Parkı protestolarına destek vermek isterken, Hatay'da aldığı darbelerle hayatını kaybeden 22 yaşındaki Abdullah Cömert'in ailesine baş sağlı diliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA