Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Yahudileri nasıl biliriz?

Dün çok ilginç bir toplantıya katıldım. Beyoğlu Musevi Hahamhanesi Vakfı ve Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu ortak bir proje gerçekleştirmişler. Frekans Araştırma' nın yaptığı çalışma Farklı Kimliklere ve Yahudiliğe Bakış adını taşıyor. Çok kapsamlı bir inceleme bu. Sorun öncelikle ve özellikle Yahudiliğe bakış gibi duruyorsa da bana kalırsa özünde Türk/iye toplumuyla ilgili veriler barındırıyor. Bence Yahudiliğe bakıştan hareket ederek, "Biz nasıl bir toplumuz?" sorusunu bu araştırmanın sonuçlarına bakarak yanıtlamak mümkün. Ben de bu nedenle bu konuyu iki gün yazmaya birinci yazıda verileri irdelemeye, ikinci yazıda da "Azınlıklar bu durumun değişmesi için ne yapmalıdır" sorusunu yanıtlamaya karar verdim.
Araştırmanın ilk bölümü çok çarpıcı bazı göstergeler içeriyor. Türkiye'de yaşayan insanların yüzde 44'ü "Demokrasinin işleyişinden hiç memnun değilim" derken, yüzde 25'i "Memnunum" diyor. Daha etkileyici bir gösterge ise güvenle ilgili. "İnsanların çoğuna güvenilir mi" sorusuna yüzde 72 "İnsanlara dikkatli yaklaşmak gerekir" demiş. "Çoğu insana güvenilir" diyenler, değişik düzeylerde, sadece yüzde 14. Korkunç bir sonuç bu. Türkiye'de yaşayan insanlar diğer insanlara güvenmiyor. Netice bu kadar açık.
İnsanların yüzde 51'i kendini "TC vatandaşı" diye tanımlıyor. Yüzde 19 "Müslüman", yüzde 19 "Türk." "Kürdüm" diye kendini tanımlayanların oranı yüzde 2. Aleviler yüzde 2. Bu sonuç da kimlik topografyasını göstermek bakımından çok dikkate değer. Şimdi gelelim farklı kimlikler hakkındaki algılara.
İnsanların çevresinde en çok Kürt var. Toplumun yüzde 64'ü "Kürtlerle birlikte yaşıyorum" diyor. Onu yüzde 53'le Aleviler izliyor. Ermeniler yüzde 10, Rumlar yüzde 8, Yahudiler yüzde 7. Farklı kimlikler hakkında bilgi sahibi olmak da gene dikkat çekici sonuçlar gösteriyor. Toplumun yüzde 76'sı Yahudiler, yüzde 74'ü Rumlar, yüzde 74'ü Ermeniler hakkında bilgi sahibi görmüyor. Belki doğal denebilir. Ama toplumun yüzde 40'ı Aleviler, yüzde 30'u Kürtler hakkında bilgili değil. Düşününüz, toplumun yüzde 64'ü Kürtlerle, yüzde 53'ü Alevilerle birlikte yaşıyor ve aynı toplumun yüzde 40'ı birisi, yüzde 30'u diğeri hakkında bilgi taşımıyor. Onu başka bir gösterge izliyor.
Toplumun yüzde 57'si ateistlerle (genç bir bilim adamı dostum bunun biraz da "satanistler" kavramıyla karışmış olabileceğini belirtti, katılıyorum), yüzde 42'si Yahudilerle, yüzde 35'i Hıristiyan azınlığa mensup olanlarla komşu olmak istemiyor. Büyük "Osmanlı" ve meşhur "tolerans" geleneğinden geldiği söylenen bir toplumun neredeyse her iki kişisinden birisi Yahudilerle komşuluk istemiyor. En çok (yüzde 61) Müslümanlar istemiyor bunu. Onu "yüksek dindarlık" izliyor. Demektir ki, Müslüman çoğunluğun ezici bir kesimi bu isteksizliğe sahip. MHP'li isteksizlerin oranı yüzde 47.
Niye? Belki "devlete bağlılık" nedeniyle. İşin ucunun az önce değindiğimiz "güven" meselesine değdiği açık. Toplum Alevilerin yüzde 54'ünü "devlete bağlı", yüzde 24'ünü "devlete bağlı olmayan insanlar" diye görüyor. Kürtlerin devlete bağlılık algılaması yüzde 38. Yüzde 27'sine göre bu insanlar devlete ne bağlı ne değil. Yüzde 30'una göre bağlı değiller. Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerde algı aşağı yukarı aynı. "Devlete bağlıdır" diyenler yüzde 15, "Değildir" diyenler yüzde 50. Peki nedir buna göre bağlılık kriteri. Eğer ateistlerin de yüzde 40'ı "Bağlı", yüzde 65'i "Kuşkulu ve değildir" deniyorsa galiba din kriteri burada öne çıkmış demektir.
Bu duruma nasıl gelindi? Yahudilere dönük bu olumsuz yargılar doğrudan iç toplumsal dinamiklerden türeyip gene onlardan mı besleniyor, yoksa İsrail devletinin uyguladığı politikaların bununla bir ilişkisi var mı?
"İsrail hükümetinin politikaları çatışma ortamını daha da körüklüyor" diyenlerin oranı yüzde 80. Buna mukabil "Filistin hükümet politikaları çatışma ortamı üstünde etkili" diye düşünenlerin oranıysa yüzde 65. Bir kere bu son derecede çarpıcı bir gösterge. Buna karşılık "İsrail-Filistin çatışması benim dünyada yaşayan Yahudilere bakışımı oldukça olumsuz etkiledi" diyenler yüzde 25, "Olumsuz etkiledi" diyenler 40. İkisi alt alta müthiş bir sonuç üretiyor. Öte yandan, "Türkiye'de yaşayan Yahudilere bakışımı oldukça olumsuz etkiledi" diyenler yüzde 20, "Olumsuz etkiledi" diyenler yüzde 32. Bu da gene öyle yabana atılmayacak bir sonuç.
Bana göre bir hayli düşündürücü ve toplumda yatan ötekileştirme, sunuş yapan Prof. Dr. Nilüfer Narlı'nın kullandığı kavramla insanlık dışılaştırma (dehumanisation), ırkçılık yönündeki gelişmelere çok açık bu durumun yorumunu cuma günkü yazıma bırakıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA