Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Kemalizm ve demokrasi

Kemalizmi değerlendirmek-3

Kemalizmi sadece çarşamba günkü yazımda belirttiğim gibi özünü oluşturan bazı hususlarla tek yönlü olarak değerlendirenler için onunla demokrasi arasında herhangi bir sorun yoktur. Aydınlanmacı yani bireyin erginleşmesini isteyen bir sistematik olarak devam etseydi Kemalizm bu görüş belki doğru olacaktı. Fakat özellikle 1933 sonrasında aldığı dönemeçle ( bu tarih aslında parti-devlet özdeşliğinin başladığı 1931'dir; ben biraz 1923-33 kolaylığını yaratmak, biraz da 1933'te Hitler'in Almanya'da işbaşına geldiği yılı vurgulamak için böyle belirtiyorum) ve daha sonra ortaya çıkan 'neo-Kemalizmlerle' iki olgu arasında, çağdaş tanımlar etrafında bir ilişki kurmak çok zordur. Bu görüşümü açıklamak için şu temel nedenleri sayayım.
Kemalizm bugünkü haliyle özünü büsbütün yitirmiştir. 1960'lardan başlayarak militer bir içerik kazanmıştır. 1960'ların Yön dergisi tarafından biçimlendirilen ilk neo-Kemalizm cuntalar aracılığıyla ve ordunun hakim olduğu bir rejim içinde toplumsal dönüşümü öngörüyordu. Arap ülkelerindeki Baasçılık Türkiye'de Kemalizm olarak ortaya çıkarılıyordu. Bu yaklaşım bugüne kadar devam etmiştir. Böyle bir yönetimin demokrasiyle ne ilgisi olabilir?
İkincisi, Kemalizm bir ulus devlet modelidir. Söz konusu ulus devleti etnik/ırkçı bir temelde tanımlar. Atatürk'ün bazı sözlerinden alıntı yaparak sistemi başka bir biçimde yorumlamak manasızdır. Üstelik Kemalizm sadece etnik/Türkçü temelde bir toplum tanımlamakla yetinmez. Organik, tek tip, türdeş (homojen) bir toplum yaratmayı öngörür. Bu siyaset bilimindeki kavramla söyleyelim, cemaatçiliğe zorlanmış (forced community) bir toplumdur. Farklılıkları kabul etmez. Böyle bir toplum sistematiğinin demokrasiyle ne ilgisi olabilir?
Üçüncüsü, Kemalizm asla toplumsaldan ve siyasaldan yana bir model değildir. Tam tersine Kemalizm 19. Yüzyıl ortasından itibaren Osmanlı'da öne çıkan 'devlet nasıl kurtulur?' sorusuna verilmiş nihai cevaptır. Bir devlet kurma projesidir. 1930'larda kendisini gösteren faşizan/totaliter rejimlerin de verdiği ilhamla git gide katılaşmış bir devlet ideolojisi haline gelmiştir. Tüm önceliği devletin bekasıdır. Bu maksatla her türden toplumsal hareketi reddeder. Kemalist modernleşme de bu sistem içinde oluşmuştur. Dayandığı Comtecu pozitivist anlayışın bir uzantısı olarak 'öncülük' anlayışıyla hareket eder. Toplumun kendi kendisini dönüştürme kapasitesine sahip olmadığına inanır. Ancak öncüler (aydınlar, ordu, bürokratlar) toplumu dönüştürebilir. Böyle bir toplum kabulünün demokrasiyle ne ilgisi olabilir?
Bugün demokrasi çoğulculuktur, insan haklarıdır, farklılıklara dayalı bir toplumdur, sivil toplumdur, bireysel haklar ve özgürlüklerdir, anayasal yurttaşlıktır. Kemalizmin düşünsel öncülleri 19. Yüzyıldadır. O kavramları alıp, bir etnikulus devlet kurma modelini 21. Yüzyılın demokrasisine temel haline getirmek olanaksızıdır. Kaldı ki, tekrar edelim, ortada bir tek, gerçek, öz Kemalizm yok. Sonradan biçimlendirilmiş ve yukarıda belirttiğimiz amaçlara hizmet etmek üzere kurgulanmış Kemalizmler var. Son olarak ortaya yeni Kemalizmler çıkaran o anlayışa değinerek bitireyim.
Kemalizm kendisini hazırlayan 19. Yüzyıl Osmanlı modernleşmesinin sürekliliğinden radikal bir kopuştur. Bu kopuş kendisini zaman ve ilerleme anlayışı içinde gösterir. Yani ilerleme Osmanlıİslam inancında olduğu gibi artık geriye giderek eski güzel günlere dönerek olmayacaktır. İleriye giderek olacaktır.
Ortadaki Kemalizmler bu anlayışla çelişir. Her defasında yeniden üretilen Kemalizmler eski, 1930'lardaki 'ideal' devlet düzenine dönmenin bir aracı olarak ortaya çıkar. Bir Kemalist revizyonizm anlayışıdır bu. En kötüsü darbelerin kılıfı olmasıdır. Her şey bir yana bu model bile 'öz' Kemalizmle ve demokrasiyle taban tabana zıttır. Kemalizmin laiklik, pozitif hukuk, egemenlik, materyalizm temeline oturmuş ilerici bir özü vardır. Bu önemlidir ve bir toplumun burjuva demokratik devrimiyle bu özü yakalaması yabana atılamaz. Onu bilmek ve yerli yerine oturtmak başka bir şeydir, Kemalizmin hele bugünkü haliyle bugünün demokratik sorunlarına çare olacağını düşünmek bambaşka bir şeydir.
Bir aldanmadır. Bir aldatmacadır. Demokrasiyi engellemenin bir aracıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA