Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Onda bunda şundadır

Türkiye'nin gündemine yerleşmiş Kabataş, ses kayıtları, yolsuzluk ve benzeri olgular kendileri ne kadar ciddiyet ve önem taşırsa taşısın başka bir soruna daha işaret ediyor, hatta iki soruna. Birincisi gerçeğin yitimi ve içinde bulunduğumuz elektronik dünyada büyük boşluklarla iç içe karşı karşıya bulunuşumuz.
İkincisi, biraz ona bağlı olarak, biraz siyasal yapımızın şu sıralarda yaşadığı durumun bir neticesi olarak, herkes eleştirel, analitik düşünme refleksini yitirmiş bulunuyor.
İkisi de birbirinden daha vahim, hazin ve meşum!
Gerçeğin yittiği 1980'li yıllarda gündeme çok getirildi. Fakat o modeller bugünkünden epey farklıydı. Bazı felsefeciler gerçeğin kaynak itibariyle ortadan kalktığını iddia ediyordu. Eskiden gerçeği bulduğumuz alan olan doğa yok olmuş, insanlar, gerçeği, üretilmiş bir önceki gerçekten (daha doğrusu "gerçeğimsi"den) hareketle imal ve inşa ediyordu.
Zamanla sanallık bu sınırları da aştı. Artık "zenginleştirilmiş gerçek" (augmented reality) gibi kavramalara geldik ve daha nelere, nelere.
Uzayın boşluğu ve sanallığı bugün gerçeğin kaynağı ve kendisi. İnternet ise bu yeni düzenin her şeyi, yazı tahtası, belleği, kayıt ortamı ve hepsinden önemlisi "üretim" alanı.
Ne var ki, dünyanın hiçbir yerinde henüz sanal ortamda yürürlüğe sokulmuş bir "gerçeğin" sınama mercii yok. Şöyle söyleyeyim: Somut ve materyal bilginin sınama evreleri var. Bir yeriniz ağrıyor, doktora gidiyorsunuz, teşhis koyuyor, ikinci bir görüş alıyorsunuz, iki değerlendirme birbirini doğrularsa kabul ediyorsunuz, yanlışlarsa üçüncü doktor hakem oluyor. Arada görüntüler, laboratuvar bulguları vs. Buna benzer bir "laboratuar" henüz sanal bilgi ve gerçek için geçerli değil. Hem zor hem güzel bir durum. Bizim sıkıntılarımızın kaynağında da bu yatıyor. Ama ciddi bir sorun bu: Sanal ortamdaki gerçeği neyle doğrulatacağız veya yanlışlayacağız?
Şimdi gelelim işin ikinci kısmına. Diyelim bir kaynak bize üstünde tartışılan meseleyle ilgili bir sınama, doğrulama, kanıtlama bilgisi, göstergeleri getirdi. Bir laboratuvar ölçümü, mesela.
İnanacak mıyız? Yanıtım: hayır! Yazının girişinde saydığım üç olay da ortaya çıkınca inananlar inandı, inanmayanlar inanmadı. Belki yanılıyorum ama sezgim, kimsenin görüşünü değiştirmeyeceği yönündedir, hangi belge sunulursa sunulsun Bu sonucu "zihniyeti" gitgide daha fazla kutuplaşan, sertleşen ve ayrışan bir siyaset ortamı doğuruyor. Bunda kuşku yok. Kimsenin kimseyi dinlememesi, doğrulamaması esasına bina edilen bir siyasal ortamda ve onu hazırlayan müthiş "retorik" ve popülist bir zeminde diyaloga dayalı, saf aklın muhakemesiyle yönlendirilen bir eleştirel okuma artık tamamen devre dışıdır. Yanlış olduğunu kimsenin yadsıyamayacağı bir sonuç bu. Eleştirel, analitik olma niteliklerini yitirmiş, salt inanca dayalı, bir ölçüde körleşme ve sağırlaşma içeren bir tutum.
Ama şu değindiğim siyasal ve toplumsal nedenleri bir yana bırakırsak, bir an için, mevcut şartları hazırlayan nedenleri gene yukarıda değindiğim ve sanal ortamın nitelikleri olarak zikrettiğim şartlar içinde aramak gerekir.
Doğanın yani materyal dünyanın kaybıyla birlikte ortaya çıkmış sanallık düzlemini hâlâ o maddi dünyayla biçimlenmiş algı, anlayış, kavrayış mekanizmalarımızla değerlendiriyoruz. Sınama bizim için hâlâ maddi dünyaya ait. O kaybolunca doğan sanallık, bilgi- madde ilişkisini koparıp her şeyi inanış- inanç eksenine taşıyor. Belki dünyada gitgide artan dinselliğin altında da bu "gerçeği" aramak gerekir. İnancın bilginin yerini tuttuğu bir dünya. Türkiye'deki siyasal ortamın da gitgide daha fazla dinsel bir nitelik taşıdığını, gerek muhafazakârlar gerekse sekülerler açısından, ben burada kaydedeyim.
Gerçekse, bilemem, onda, bunda, şundadır!
Not: Çok yüklü bir programla, saat farklarının da olduğu bir yolculuğa çıkıyorum. Gelecek pazartesi gününe kadar yazılarıma ara vereceğim.
Bu izni değerli okurlarımdan istirham ediyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA