Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Avrupa rüşveti...

Yılın sonuna gelmişken kimin ihtiyacı var bilmiyorum ama gelin ben size AB ile olan yakınlaşmanın OD ile bağlantısı hakkında aykırı bir yorum yapayım.
Malum, 2015 Çanakkale Harbi'nin 100'üncü yıldönümüydü. OD sorunu da 1. Dünya Savaşı dolaylarında, hemen öncesinde ve sonrasında şiddetlendi. İngilizlerin bir maksadı Boğazlardan girip, Anadolu'dan geçip Rusya'daki hareketleri engellemekti. Ayrıca Türkiye üstünden OD'ye daha kolay ulaşacaklarını sanıyorlardı.
Olmadı. Ama İngilizler OD'de yürüttükleri savaşları kazandılar. Casus Lawrence bu işin nasıl kotarıldığını dünyanın en ilginç kitaplarından biri olan Bilgeliğin Yedi Temeli'nde anlatır.
1918'e kadar tabii ki Batılılaşma yanlısı İttihatçılar, şu andığım 1. Dünya Savaşı tamamlanırken Kut'ül Ammare'de Birüssebi'de, Medine'de, Kanal'da 'Doğu ve kutsal topraklar' diye çarpışmışlardır. Onlar öncelikle Osmanlıydılar, Osmanlı bir İslam devleti olarak ayaktaydı, paşalar da öncelikle Müslümandılar. (Fahreddin Paşa'nın o delice Medine savunması başka neyle açıklanabilir?)

***

Ardından Kurtuluş Savaşı geldi. Kemal Tahir'in tezlerini izlemiyorum. Ama yıllar yılıdır hep aynı şeyi düşündüm. İngilizler son kertede Anadolu Savaşında daha ileri gitmedi, Yunanlıların arkasından çekildi. Yeni oluşumlara alan açtılar.
Derken Cumhuriyet 'yapıldı'. İslam bir devlet ideolojisi olarak terk edildi. Laiklikle birlikte Batıyla, bana göre, bütünleşme tamamlanmıştır. Bu aslında Doğu'dan kesin kopuş demekti. İngilizlerin, o dönemde, dünya hâkimi olarak istedikleri de herhalde buydu. Bu nedenle Hilafet'in kaldırılmasına taraf oldular. Bu nedenle Batılılaşmayı desteklediler.
Hilafet lağvedilince iş bitti. İster Doğuyla deyin, ister OD ile deyin, ister Arap âlemiyle deyin, ister Müslüman dünyasıyla deyin aramıza ayrılık girdi. Yani İngilizler Anadolu/ Türkiye Batılılaşmasını bizi OD'den uzak tutacak bir yol olarak benimsedi, destekledi. (Kemal Tahir'le aramdaki fark şudur: O, bütün bunları 'İngilizler yaptırdı' diyordu. Hayır, öyle değil. Hayat o kadar basit değil. Bir gidiş vardı, onlar, sadece, onu, politikalarına uyduğu için desteklediler. Tarihin akışı yönünde tutum aldılar.)
***

Aradan geçen zamanda, şimdi, 3. Dünya Savaşının sınırında, bana öyle geliyor ki, Batı bu defa, Türkiye'nin OD ile kurduğu ilişkinin 'vüs'at'ini görünce şimdi eski İngiliz politikasına başvuruyor.
Yani, ister ekonomi üstünden ister kültür ve tarih ilişkisi üstünden olsun, Türkiye ile OD arasındaki ilişkiyi görünce aynı yöntemi deniyor. OD'yi Türkiye'ye sıkı sıkıya kapatıp, Schengen vizesini kaldıracağız diyerek, göçmen kamplarını maddeten destekleyerek, fasılları yeniden açarak bizi bir kere daha kendisiyle buluşturuyor.
Onlarla bütünleştiğimizde OD'den uzak kalacağımız hesabı yapılıyor. Yani AB, hatta Amerika, ngiltereleşiyor'. İsrail'e özür diletmek, bizi İsrail'le barıştırmak bu anlayışın bir uzantısı. Hatta, İngiltere'nin yıllar yılı bizim AB ile bütünleşmemizi, neredeyse dişe diş kavga ederek desteklemesi, şimdi sanıyorum daha iyi anlaşılıyor.
Elbette AB ile bütünleşelim. Şeki, şüphesi yok bunun. Elbette İsrail'le barışalım. (O ülkeyi ve halkı, devletine dönük bütün eleştirilerime rağmen ne kadar önemsediğimi bilenler bilir!) Bunlar hakkımız ve 200 yıllık kazancımız. Ama OD de orada duruyor. Onu da dikkatle, hassasiyetle, akılla, komplekse ve ihtirasa kapılmadan değerlendirelim.
Buna 'Avrupa rüşveti' diyorum...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA