Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Çok İstanbullar...

Çarşamba günü Küçükçekmece Belediye Başkanlığı'nın düzenlediği, 'Behçet Necatigil 100 yaşında' sempozyumuna davetliydim. Gidip açılış konuşmasını yaptım. Hayatımda hiç görmediğim bir ortamda konuştum. Belediye, salon boş kalmasın diye okul çocuklarını getirmiş. Onlar da kendilerini futbol maçında sanarak kıyamet kopardığından hiçbir şey anlamadım sempozyumdan (!) Düzenleyicilerin bu konularda daha dikkatli olması gerekir. Her şeyin bir usulü ve üslubu var.
Salona geçmek için Belediye Başkan Vekili Mehmet Besim Müftüoğlu Bey'in odasında otururken Küçükçekmece ile ilgili bilgi aldık. Çok sınırlı bilgilerdi. Ama üstünde düşündüğüm bir konuda ufkumu açmama yetti.

***
Küçükçekmece, İstanbul'un en kalabalık ilçesiymiş. 800 binin üstünde nüfusu var. (Düşünün Münih 1 milyon nüfuslu bir kent.) Nüfus alabildiğine kozmopolit. Bir bölümünde ilçenin Caferiler yoğunluklu. Diğer bir bölümünde Balkan göçmenleri yaşıyor. Aleviler de mevcut ilçede. Üç cemevi varmış.
Belediyenin bütçesini sordum, 100 milyon dolarmış. Bu akıl almayacak kadar küçük paranın büyük bölümü altyapı yatırımlarına gidiyor. Kentsel dönüşüm devam ediyor. 100 bin adetlik bina stokunun çok büyük bölümü depreme dayanıksız. Bir yandan onlar yapılırken öte yandan da sokaklar yeniden inşa ediliyor.
Üstelik Küçükçekmece, sordum söyledi Başkan Vekili, Eminönü gibi gündüz dolup gece boşalan bir yerleşim değilmiş. İnsanlar geçimlerini de ilçede sağlıyor. İlçede üç de üniversite kampüsü var.
Başkana, bu karmaşık nüfusun siyasi olarak nasıl yönetildiğini sordum. Belediye Meclisi'nde her gruba temsilcilik verdiklerini söyledi. Hatta Akparti siyasetine çok aykırı tercihlerin de Meclis'te mevcut olduğunu belirtti. Ama onları siyaseten kapsayabiliyorlarmış. Sevindirici bir durum.
***
Şimdi soralım. Küçükçekmece, İstanbul mu? Elbette değil. Artık coğrafya olarak, kültür olarak ve demografi olarak başka İstanbullar var. Bu dağınık uydu kentleri İstanbul diye değerlendirmek birçok bakımdan yanlış çıkarsamalara sürüklüyor bizi.
İkincisi, yerel yönetim gerçeği! 1 milyona yaklaşan bir nüfusta kaç kent var Anadolu'da? Bu derecede yüksek bir nüfusun bu kadar az parayla yönetilmesini nasıl açıklayacağız? Güneydoğu'da dile getirildiği için kıyamet koparan şu 'yerel yönetimler şartı'nı yeniden düşünmenin zamanı geldi de geçti.
Üçüncüsü, bu yerellik hakikati bize demokrasi konusunda bambaşka bir yaklaşım içinde olmamızı da hatırlatıyor. Zaten yerel yönetim o anlama gelen bir kavram. Sadece ekonomik bakımdan değil demokratik ve yönetsel bakımdan da kendi kendine yeterli olmak demek. Eğer bu koşul sağlanırsa, her ilçe kendi demokratik ve yönetsel yapısını kurarsa, bu mekanizmalar iyi işletilirse Türkiye'de genel/ makro demokrasi de o derecede başarılı olur.
Nihayet son husus, siyaset. Böyle bir 'olgu'nun tayin ettiği bir siyaset var Türkiye'de ve ülkede siyasetle uğraşan tüm kesimlerin bu gerçeği kavraması gerekiyor.
Evet, başka ve çok İstanbullar var artık!...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA