Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

İslam, Şerif Mardin ve İslamcılar

Türkiye'de yazdıklarıyla ve somut düşünceleriyle "Şerif Mardin olgusu" tartışılmıyor şu an. Türkiye'de olumlu ya da olumsuz inşa edilmiş "Şerif Mardin kültü" konuşuluyor. Mardin hakkında o kadar uydurma söz söyleniyor ki neresinden bunlar düzeltilecek bilmiyorum. İyi bir akademisyen olan Zafer Toprak bile Kübra Par'a verdiği röportajda birkaç yerde doğruyu değil efsaneleri ifade ediyor. En başta TÜBA meselesinde tek Toprak değil herkes uyduruyor. Hele Mardin'e dair söyledikleri açısından İslamcıların ve Nurcuların durumu o kadar trajik ki insan ne yazacağını bilmiyor. Mardin hakkında oluşmuş hurafeleri ve ezberleri kendi açısından yaymakla meşgul herkes. Tüm bunlar bir yana Mardin gerçek bir akademisyendi. Bu kadar efsane ve hurafe en azından Mardin'in hatırasına saygısızlık olduğu için bunları tek tek yazmak durumundayım...

***
Mardin Türkiye'deki İslam'ı bir sosyal olgu olarak incelemiş bir adamdı. Yoksa İslam'a hayırhah bakan hatta tarafsız bir bakan insan da değildi. Bilakis Mardin'in eserlerini dikkatle okuyan herkes Mardin'in kafasında "İslam'ın Türkiye'de yeniden egemen güç olma ihtimalinden" çok ürktüğünü görür. Hatta Mardin'i öncelikle İslam'ı araştırmaya ve incelemeye sevk eden temel güdünün bu endişe olduğu kanaatindeyim. Tarafsızca anlamak değil İslam'ın yeniden egemen güç olup olmayacağına yönelik kaygı ile karışık merak. Bu açıdan Mardin'in İslam'a bakışı tam anlamıyla Kemalisttir. Mardin'in farkı hayata bilimsel bakan bir Kemalist olmasıydı. Oysa Kemalizm artık bir din haline gelmişti ve bu köktendinci Kemalistler İslam'ın ve Müslümanların incelenmesine bile tahammül edemiyorlardı. O yüzden bu "Dinci Kemalistler" Mardin'den hep nefret etti. Akademide o zaman egemen olan Kemalizm dinine göre İslam ve Müslümanlar muhatap bile alınmamalıydı. Mardin ise "İslam'ı ve İslami hareketleri iyi araştıralım yoksa seküler yaşamımızın başına bela olabilirler" uyarısında bulunan "Bilimsel Kemalist" bir insandı. Köktendinci Kemalist manyakların "Bilimsel Kemalist" Mardin'e bile tahammülü yoktu. Yoksa Mardin de başörtüsünün devlet dairelerinde yasak olmasını hep savundu. Başörtülü bir vali ya da diplomat görüntüsü kesinlikle Mardin'i çok rahatsız eden bir görüntüydü. Liselerde başörtüsünün yasak olmasını hep savundu. Asla bu bağlamda özgürlükçü bir aydın değildi. Sadece üniversite öğrencileri için serbestliği savundu ama zaten o yasağı savunmak için "Dinsel Kemalist" olacak kadar manyak olmak gerekirdi. Zaten biraz da bu "Dinsel Kemalizm" sayesinde Kemalist rejim bu kadar rahat çöktü ve bitti...
***
Peki tüm bu anlattıklarıma rağmen nasıl oluyor da İslamcılar ve dindarlar bu kadar Mardin'i seviyor? Çünkü o "Eski Türkiye" döneminde Mardin gibi elit bir adamın İslam'ı bir "araştırma nesnesi" olarak muhatap alması bile İslamcıları aşırı mutlu etmeye yetiyordu. Bu kadar üzücü ve acınası bir tablo vardı. Çok büyük bir ezilmişlik ve aşağılanmışlık vardı. İslam'ı bir din ve fikir akımı olarak "değersiz" bulup sadece "sosyal olgu" olarak araştıran bir "Beyaz adam" çıkması bile sevinç çığlıklarına yol açıyordu. İslam, entelektüel alanda o kadar yok sayılıyordu ki bir "Beyaz"ın çıkıp nesneleştirerek incelemesi bile o kişiyi "mühtedi" saymaya yetiyordu. Üzülerek söylemeliyim ki İslami kesimin aydınlarının çoğunda bu dehşet zihinsel travma ve kompleks hâlâ devam ediyor. Son 15 sene hiçbir şey değiştirmedi. Şu anda da çıkan yazılar bunu ispatlıyor. Bu anormal durumun daha 20 yıl normale dönebileceğini sanmıyorum. Bu konuda daha da yazacaklarım var ama yazarken çok üzüldüğüm için yazmak istemiyorum...
***
Mardin'in perspektifini çok iyi özetleyen bir söyleşiden, 1987'de Cumhuriyet gazetesine verdiği bir röportajdan alıntıyla yazımı bitiriyorum...
"Şimdi İstanbul'da bir Fatih var, bir Şişli var... Son zamanlarda Fatih daha çok Fatihleşti, Şişli bir dereceye kadar Fatihleşmeye başladı. Şişli'yi 'Batı kültürünü severek izleyenler' için bir simge olarak kullanırsak, Şişli kültürünün muhasara altında olduğunu ve giderek savunulması gereken bir alan olduğunu söyleyebiliriz... Taşra ise devamlı Fatihleşiyor, kültür bakımından İslami öğelerin karşısına geçilmez bir şekil aldığı kümeler haline geliyor. Türkiye'nin bütün taşra şehirlerinde bu oluyorsa, beraberinde ne gibi zorlamalar getirdiği, anlaşılması gereken bir meseledir. Nesnel, sosyolojik ve kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç var."
***
Mardin'i "sosyolojik araştırma" yapmaya iten güdü "Tarafsızca İslam'ı anlama arzusu" değil tastamam yukarıda söylediği İslam'a karşı duyduğu siyasi ve sosyal endişelerdi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA