Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Hendekçilerin boyalı meşruiyeti

Dağ kadrosunun, sığınaklarının önemli bir kısmını ve kırsaldaki alan hâkimiyetini TSK operasyonlarında kaybeden Kandil şehirlere yöneldi. Bölgede yerel örgütlenmesinin güçlü olduğu "sembolik değeri yüksek" yerleşim yerlerine militan gruplarını gönderdi.
Geldikleri ilçede hendekler kazıp bombalarla bubi tuzakları kuran PKK'lılar arasında keskin nişancılar da var. Güvenlik güçlerinin işi elbette ki çok zor. Zücaciyeye dalmış fil gibi sağı solu kırıp döken PKK'lılara bir beyin cerrahı hassasiyetiyle müdahale etmeleri gerekiyor. Çünkü etraf sivil dolu ve en ufak hatalarını ya da görevlerinin doğasından kaynaklı olumsuzluklarını büyüteçle izleyen bir basın var. Hatta güvenlik güçleri PKK'nın sivillere zarar vermesini de engellemek zorunda. Çünkü PKK'nın zırhlı aracı polisin de roket atarı varmış gibi, kent merkezlerinde roket atarla hayatını kaybeden sivillerden bile polisi sorumlu tutanlar var.
Bölgede sorun derinleşiyor. Her gün bir iki ilçede geçici sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Peki, sorun bu şekilde nasıl çözülecek? Bölgedeki çatışmada PKK'lılardan yana tavrı alıp operasyonların durdurulması gerektiğini savunanların siyasi açıdan ciddiye alınacak yanları yok.
Zira ortada "devrimci şiddet" diyerek meşrulaştırmaya çalıştıkları PKK'lıların faaliyetleri haklı kılacak asgari zemin bile yok. Muhataplarının, bölgede militanlarını asan İran gibi ülkeler dururken, Cumhuriyet tarihinde ilk kez çözüm iradesini üstlenmiş Tayyip Erdoğan ve hükümet olması şöyle dursun. Eğer söyledikleri gibi silahı meşru kılacak bir baskı ortamı olsaydı bugün o bölgelerde günlerce çatışacak altyapıyı kurmaları zaten mümkün olmazdı.
Gelelim, destekçilerini de içerecek şekilde "Hendekçiler" olarak tanımlayabileceğimiz bu grubun ahlaki ve hukuki olarak haksızlıklarının başlıca nedenlerine. Birincisi, temelinde insan hakları hassasiyeti varmış gibi sunulan bu yaklaşımın tali saydığı ilk şey aslında insan hakları. Öyle ya, kent merkezlerinde sivillerin yaşam haklarını göz göre göre tehlikeye atacak eylemlere soyunan "kişiler" sivillerin canıyla lades oynamıyor mu? Kaldı ki bu bir zorunluluk değil, PKK'nın askeri "stratejisi!" Örgüt militanlarını sivillerin arasına yerleştirerek daha az maliyet ve zayiatla daha büyük zaferler kazanmak istiyor. Yani Kandil için Kürt vatandaşların canı, PKK militanlarından hatta Kalaşnikof mermilerinden bile daha değersiz. Kısaca Kandil için sivil Kürtler "maliyet" bile değiller.
E, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumak üzere örgütlenmiş bir yapı olan devlete, "Görevlerini yerine getirme, meşru müdafaa hakkını da kullanma" demenin çocukça olduğunu söylemeye bile gerek yok sanırım.
Tüm bunlara karşın hendekçiler fütursuzlar. Onların bu cüretleri de bölgede PKK'nın yarattığı çatışma ortamından kaçan ve sayıları yüz bini bulan Kürt göçmenlere yenilerinin eklenmesine neden oluyor. Uzun vadede düşmanlığın, umutsuzluğun derinleşmesi de cabası.
Türkiye halkının tamamına yakını yaşananların farkında. Ne var ki bir kısım Kürt seçmen hâlâ manipüle ediliyor. Bu noktada haksızlığı dile getirmek için çırpınan ancak pek de başarılı olamayanlar külahlarını önlerine koyup düşünmeliler.
Teröristin ne kadar terörist olduğunu dile getirmekten, hamasi nutuklar atmaktan bir adım öteye geçip sabırla Kürtlerle diyalog kurulması ve hendekçilerin boyalı meşruiyetinin yerle yeksan edilmesi şart.
Bunun ilk adımı da demokratik siyaseti öncülemenin ve sivillerin yaşam hakkını savunmanın "devlet diliyle konuşmak" olduğu klişesini hiçbir komplekse kapılmadan reddetmek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA