Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Sizin bir belediyeden beklentiniz nedir?

Kamyonlarını, karakolların ve polis lojmanlarının önünde, halkın arasında patlatılmak üzere teröristlerin emrine vermesi mi?
Kepçeleriyle sokaklarda, yollarda hendek kazması, içine bomba tuzaklanacak çukurlar açması mı?
Minibüsleriyle, otomobilleriyle teröristlere servis hizmeti vermesi, onların silahlarını ve bombalarını taşıması mı?
Binalarını, eylemden kaçan teröristlerin saklanma, barınma ve tedavi gibi ihtiyaçlarını gidermek için kullanması mı?
Güvenlik güçleri teröristleri sıkıştırınca belediye başkanıyla, meclis üyesiyle, zabıtasıyla, temizlik işçisiyle devreye girip kaçış koridorları açması mı?
Çalışanların maaşlarından, tıpkı Fetullahçıların himmeti gibi, her ay düzenli kesinti yapıp terör örgütüne aktarması mı?
Yeryüzünde, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması için merkezi devletine vergi veren, aklı başında hiçbir yurttaş yerel yönetiminden bunları beklemez değil mi?
Ne var ki PKK'nın HDP'li belediyelerden beklentileri tam olarak bunlar. HDP de bir dediklerini iki etmiyor biliyorsunuz.
İşte bu gidişata dün "dur" dendi. Halktan hizmet için oy alıp Kandil'in Türkiye'deki resmi hizmete mahsus temsilcilikleri olarak faaliyet yürüten, bazı HDP'li belediyelere kayyum atandı.
Partililer karara veryansın ediyordu dün. İçlerinde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözünü hatırlayanlar bile vardı.
Sanki o millet, Ankara'dan aldıkları paraları, PKK'nın yüzlerce sivili, askeri, polisi katlettiği terör eylemlerine lojistik sağlamaları için kendilerine oy vermiş gibi.
Bu arkadaşlar, seçmenine karşı başlatılan terör eylemlerine yardımcı olan kurumlara "belediye" diyorlarsa, kime terörist diyorlar çok merak ediyorum.

***

Seçilmiş gibi seçilmiş
Demokrasilerde "seçilmişlik" kavramı önemlidir. Ancak ondan önemlisi "meşruiyettir." Zira seçilmek, meşruiyet hedefine ulaşmanın aracıdır.
Seçimlerde, demokrasi ve siyaset dışı vesayet odaklarınca belirlenen adayların seçilmeleri halinde bile meşruiyetleri olamaz.
Gerçi 29 Şubat 2016'da "Bak şu konuşana" isimli makalemde de yazmıştım. Ama konuyu tartışan kimi solcu ve liberal arkadaşlara PKK'ya yakın Almanya'daki Mezopotamya Yayınevi'nin çıkardığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" isimli kitaptan bir diyalogu hatırlatmak istiyorum. HDP'nin başarısız çıktığı bir yerel seçimin ardından partinin üst düzey yöneticileriyle Abdullah Öcalan konuşuyorlar:
Öcalan: Kim belirledi bu adayları?
İdris Baluken: Seçim komisyonunun çalışmalarıyla belirlendi.
Öcalan: Kimdir bu seçim komisyonu? Kandil tarafından mı belirlendi, yoksa siz mi belirlediniz?
Sırrı Süreyya Önder:
Kandil belirledi başkanım!
Öcalan: Tamamıyla mı onlar belirledi! Parti meclisinde belirlenmedi mi bu komisyon?
Pervin Buldan: Hayır, Parti Meclisi'nde ya da MYK'da belirlenmedi.
Öcalan: Sizde hiç mi onur yok!
İşte sizlere dün bazılarının yönettiği belediyelere kayyum atanan "seçilmişlerin" nasıl belirlendiğinin bir siyasi parti için utanç verici hikâyesi.

***

Bizim çocuklara kayyum atamışsınız!
Dün 9/11'ini büyük anmalarla karşılayan ABD, Ankara'nın terörle mücadele yolunda PKK ile ilişkili bazı belediyelere kayyum ataması kararını da unutmadı.
Kendisi ülkesinde terör saldırısına uğrayınca iki ülke işgal edip 15 yıl savaşan Washington, Türkiye'nin terörle mücadelede attığı bu hukuki adımdan "kaygılıymış."
Sayın John Bass, bizi bizden iyi tanıyorsunuz. İlkokul çağındaki çocuklarımız bile olayı çözdü artık. Söyleyin Washington'a, PKK'ya bir faydaları dokunsun istiyorlarsa, artık örgütün lehine açıklama yapmasınlar.
Daha kaç kez göreceksiniz, ters tepiyor Türkiye'de.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA