Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Şiddet erkeğin doğasında varsa...

Kurbanın kadın olduğu cinayetler üzerinden süren tartışmada havanda su dövemeye kararlı görünüyoruz.
Resmi yetkililerden, kanaat önderlerinden gelen açıklamalar yıllardır dinlediğimiz ve sorunun çözümüne katkı yapamadığını istatistiklerden açıkça gördüğümüz klişelerin tekrarından ibaret.
Gelin görün ki "bu başarısızlığımıza" rağmen, alternatif çözüm önerilerini duymaya da kimsenin cesareti yok.
Kimi profesyoneller de elbette zihinsel konforlarını bozmak istemiyor.
Örneğin, Çarşamba günü de bu köşede tartışmaya açtığım ve sosyal medyada yoğun ilgi gören "Erkeklerin erkekliklerinden ötürü kadınları öldürdüğü" kabulü...
Bu dar cinsiyetçi yaklaşım "Kadınların, kadın oldukları için erkekler tarafından öldürüldüğü" önermesini doğuyor.
Cinayetle sonuçlananlar da dahil, şiddet girişimlerinde cinsiyetten daha baskın etkenlerin olduğunu dile getirmekse garip şekilde "marjinellikle" yaftalanıyor. Suskunluk sarmalına itiraz edip, bunu söylemeye cüret edene verilen cevap da hep aynı:
"Ama şiddet vakalarının failleri çoğunlukla erkekler!"

***
Bu verinin, mağduru kadın, erkek, çocuk, yaşlı, engelli ya da hayvan olan şiddet sorunsalımızın çözümünde, koca koca insanlar tarafından, ilk sırada tartışılmasını anlamak mümkün değil.
Zira erkeğin, erkek olduğu için öldürdüğünü söylemek, şiddet eğiliminin bu cinsin doğasında olduğunu kabul etmektir.
Bu durumda erkek cinsinden beklenen tam olarak nedir?
"Doğasını" değiştirmesi mi?
Bu talebin, aslanlardan, ceylanlara saldırmamaları istemekten bir farkı var mı?
Tersinden düşünün. Ya cinayet vakalarında erkekler, "Erkek olduğum için öldürdüm. Ne yapayım doğamızda var Sayın Hakim" diye savunma yapmaya başlarlarsa ne yapacağız?
Ağızlarından çıkanı kulakları gerçekten de duyuyor mu acaba?
Şiddet sorunsalının nedenlerine odaklanıp çözmeye mi çalışıyoruz?
Yoksa farkında olmadan katillere gerekçe bulmaya mı çırpınıyoruz?
***
Kaldı ki;
Eğer şiddetin nedenleri bu özcü (essentialist) yaklaşımla tanımlanabiliyorsa...
"Erkek terörü" başlıkları peynir ekmek gibi tüketilebiliyorsa....
İş geçen gece yedi kadının katıldığı bir TV programında şahit olduğumuz gibi, "Her türlü musibeti başımıza getiren erkeklerdir" türünden nefret söylemlerine kadar vardırılabiliyorsa...
Söyler misiniz, kadınlar hakkındaki özcü yaklaşımlara nasıl itiraz edeceğiz biz?
Mesela, "kadınlar kadın oldukları için araba kullanamıyorlar" denildiğinde nasıl tepki veriyoruz?
Her şeyi geçtim, yedi erkek bir programda oturup saatlerce kadınları aşağılasalar, "her türlü musibeti başımıza getiren kadınlardır" deseler ne yaparız?
Erkek doğduk diye bu kadarı da reva mı?
Biliyorum, tepki almamak ya da hazır kalıplara teslim olmanın rahatlığı dururken zor olanı tavsiye ediyorum.
Ama bu komik düzlemden sıyrılıp şiddetin gerçek nedenlerine odaklanmaya cesaret etmeliyiz.
Yasalarımızda ve toplumsal ilişkilerimizde, medyada en temel hakkımız olan bedensel mülkiyete ne kadar önem verildiğini sorgulamalıyız...
Twitter'dan küfür edeni içeri atarken, yumruk atanı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakan adalet sistemimizi mercek altına almalıyız...
Emine Bulut'u öldüren katilin, trafikte tartıştığı bir erkeğin de, camını kıran bir çocuğun da, sırada yavaş ilerleyen bir engellinin de, bir hayvanın da boğazını kesmekte tereddüt etmeyeceğini anlamak bu kadar zor olmamalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA