Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

11 yıllık bu örnek hikâyeyi kötü bitirmeyelim

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hafta sonu Türkiye- Suriye Hududu'ndaydım. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, kuvvet komutanları ve askerlerimizle bir gün geçirdim.
Yerinde inceleme fırsatı bulduğum tedbirlerin ve TSK'nın kullandığı askeri teknolojiye dair gözlemlerimin ardından da gönül rahatlığıyla "Kevgire döndü denilen o huduttan izinsiz kuş bile uçamaz" diye yazdım.
11 yıl önce, sınırlarımızda sözünü ettiğim karambol yaşanırken de geçen pazar gezdiğim hudut bölgelerini karış karış dolaşmıştım... Aynı dönemlerde Uludere'de sınırı aşan 34 kaçakçı Hava Kuvvetleri tarafından vurulduğunda da bölgeye ilk giden gazetecilerdendim.
Kontrolsüz geçiş rutindi, hatta gelenek olmuştu. Sabah Türkiye'deki köyünde uyanan adam, sınırın ötesindeki tarlasını sürüp dönüyordu. Sinan Çetin'in "Propaganda" filmindeki sahnelerin abartılı olmadığını gördüm.



Hudutlarımızın o günlerdeki halini bildiğimi söyleyebilirim yani... Dolayısıyla şu anki halleriyle kıyasını iyi yapabildiğimi düşünüyorum.
Ancak "Gözlerime inanmamam gerektiğini" söyleyen okurlarımız hâlâ ısrarla soruyor... "O zaman Türkiye'deki milyonlarca sığınmacı nereden geldi?" diyorlar.
Şunu anlamamız gerekiyor...



Türkiye 877 kilometre kara sınırı olan Suriye'de iç savaşın çıktığı 2011 yılından itibaren hem uluslararası hukukun hem de insanlığın asgari gerekliliklerinin dayattığı şekilde açık kapı politikası uyguladı. Kentlerde başlarına atılan varil bombalarından kaçan insanları ölüme doğru itekleyecek halimiz yoktu ya?
Mehmetçik, Ege'ye açılan botlara ateş açıp Aylan bebeği öldüren Yunan askerleri gibi, mayınlı araziyi geçmeyi göze alacak kadar çaresiz kalan yaşlıların, kadının, çoluğun çocuğun üzerine ateş mi açacaktı?
Ukrayna Savaşı'nı düşünün... Resmi rakamlara göre 4 milyon kişi ülkeden kaçtı. Üstelik 1 ayda. Ukrayna'nın komşuları kapılarını kapatabildiler mi?

***


AÇIK KAPI POLİTİKASI DA BİTTİ AÇIK SINIR DA
Göç tsunamisinin ilk ve şiddetli dalgası geçince, Suriye'deki rejimin katliamları hız kesince, Türkiye de hudutlarını daha güvenli hale getirmek üzere bir sınırı güvenliği projesini devreye soktu.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından sabotajcı safralarından kurtulan TSK, sınır güvenliği gibi asli sorumluluklarıyla da daha fazla meşgul olmaya başladı. Asker-sivil ilişkilerinde kurumsallaşmış demokrasiler seviyesine geldi.
Düşünün... Darbe girişiminden sadece bir ay sonra, üst düzey yöneticilerinin yarısı FETÖ'den hapse girdiği halde Türkiye'ye yönelik terörü ve göç tehdidini ülkeye sokmadan yerinde engellemek üzere sınır ötesi operasyonlara kalkışan bir yapıdan bahsediyoruz...
Dahası, "Girmeyin" diyen ABD'ye, Rusya'ya rağmen, Suriye'nin kuzeyinde oluşan boşlukta kurulmaya çalışılan terör koridorlarını bölmeyi de başarmış bir ordu.
Eğer bu harekâtlar başarılmasaydı, bugün sınırımızın dibinde İdlib'de Türkiye'nin sağladığı güvenlik sayesinde sabit tutulan 4 milyon potansiyel mülteciyi nerede, hangi hukuk ya da nasıl bir kaba kuvvetle durduracaktık dersiniz?
Acaba, Türkiye'nin sınırlarının (İran-Türkiye sınırı da dahil) neredeyse tamamına yakını 24 saat gözetim altına alınmışken Tiktok videolarını "Hudutlar kevgire döndü" sloganına delil gösteren gazetecilerin, şovmen siyasilerin amacı da tam olarak bu olmasın?
Zira, Suriyeliler tartışmasında çözmemiz gereken gerçek sorunlarımız varken, İran vb. ülkelerin istihbarat servislerinin yaydığı paylaşımlarla, Türkiye sınırlarının "kaosa müsait" olduğu yönündeki propagandaya ortak olanların hizmet ettikleri stratejik bir amaç olmalı değil mi?

***


KAZANMIŞKEN KAYBETMEYELİM
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sığınmacılarla ilgili kararlı, ilkesel duruşuyla, tarihe "Suriyeliler Göçü" olarak geçecek bir olaydaki insani sorumluluğunu layıkıyla yerine getirdi.
Bu halk, tarihte hep olduğu gibi, kendisine sığınan insanlara sırt çevirmemek için onca sosyal ve ekonomik bedeli göze aldı.
Şimdi de oluşan bilançoyu hafiletmek, iyileştirmek için entegrasyondan geri dönüşe teşvike, Suriye sınırları içinde konutlar yapmaya varıncaya kadar bir dizi sistematik projeyi açıklıyor.
"Türkiye neden Suriye'de?" diyenler de "Suriyeliler neden Türkiye'de?" demeye devam ediyor.
Ama bu bir mücadele...
12 yıldır tüm dünyaya örnek olduk... Bu muazzam hikâyenin, istedikleri gibi tehcir benzeri bir trajediyle sonuçlanmasına izin verirsek, inanın, onca emeğimiz, tüm çabalarımız, insanlığımız da çöpe gider.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA