Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Türkiye'yi temsil ettiği NATO Lizbon Zirvesi hakikaten tarihi önemde. Bir yanıyla AB'nin dışında tutulan Türkiye'den NATO bazlı beklentiler var diğer yanıyla kurulacak Füze Kalkanı'nda düğmeye kimin basacağı meselesi...
AB, NATO'nun askeri imkan ve kabiliyetlerinden yararlanma sevdasını canlı tutmaya devam edecek gibi. Üstelik Türkiye birliğe tam üye olmadan bir formül bulma derdinde. Bu yüzden her vesile ile Ankara'yı zorlayan cin fikirler üretmekten, son dakika planları geliştirmekten vazgeçmeyeceğini hissettiriyor.
Ve bam teli... Adı konmasa da İran'ın nükleer kapasitesine göre şekillenen Füze Savunma Sistemi ile karşı karşıyayız. Ankara'nın olmazsa olmazları NATO tarafından karşılanmış görünse de bugün için verilen "teselli ikramiyesi" yarın tatmin edici olmayabilir. Evet, Anadolu topraklarına füze yerleştirilmeyecek. Ama konuşlandırılacak radarların mesajını kim okuyacak? Bir başka deyişle nükleer başlık taşıyan füze Ortadoğu'dan bir Avrupa ülkesine 3 dakikada ulaşabiliyorsa, imha emri 28 ülke tarafından anında nasıl onaylanacak? Yetkiyi Amerikalılar mı kullanacak? Bir Türk subayın komuta merkezinde bulunması yetecek mi?
O füze, atmosferin dışında vurulsa bile Türkiye için ortaya çıkacak "nükleer serpinti" tehlikesi nasıl giderilecek? Öyle görünüyor ki netameli konular Lizbon sonrasına kalacak. İşte bu nedenle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, G-20 Seul Zirvesi'nde ABD Başkanı Obama'ya sorduğu soru Türkiye için hayatiyetini sürdürecek!
"Düğmeye kim basacak?"