Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

İllüzyona dikkat!

Seçim yarışının kızışması ister istemez ekonomiyle ilgili asli düzenlemeleri öteliyor. Avrupa'nın iddialı ülkelerinin bile sarsıldığı küresel kriz ortamında, Türkiye ekonomisindeki istikrar ve geleceğe duyulan güven, siyasi tartışmaların da rahat zeminde gelişmesine imkân veriyor. Lakin Ankara, neredeyse Kasım 2010'dan bu yana sadece Merkez Bankası ve BDDK'nın aldığı kısa vadeli önlemlerle zaman kazanıyor. Eldeki veriler, bu yıl ekonominin kontrollü biçimde yavaşlatılması gerektiğini gösteriyor. Şimdilik, kredi genişlemesi ve para hareketleri frenlenerek durum idare ediliyor. Nitekim Merkez Bankası yönetimi de görünürde "fiyat istikrarı" demekle birlikte daha çok "finansal istikrara" odaklanıyor. Ve bu noktada hem ezberci hem de kendi içinde bile çelişen ikili tutum sergiliyor.
Olayın standart yanı şu:
Meşhur enflasyon hedeflemesini bizim Merkez Bankacılar pek bir sevdi. Önce, hükümetle birlikte enflasyon hedefi ilan ediliyor. Arkasından iç ve dış ekonomik veriler sıralanıp, her ay yanına mazeretler ekleniyor. Ortaya çıkan manzara, "rapor" diye kamuoyuna sunulunca meselenin hallolduğu zannediliyor. Buna bir de "mali disiplin, yapısal reformlar, AB yakınma süreci" gibi klişe cümleler de katıldı mı, kimseye diyecek bir şey bırakılmıyor. Sıkışık anlarda ise "mevsimsellik etkisi, işlenmemiş gıda (tarım ürünleri) fiyatlarının seyri, oynak hampetrol borsası ve kırılgan dünya piyasalarının" arkasına gizlenmek de mümkün oluyor.

***

Olayın ikircikli yanı ise şöyle:
Bugün belki de kısa vadeli faiz silahını göstermesi gereken Merkez Bankası, yine bildik gerekçeleri kullanarak karar vitrinine, enflasyondaki sapmayı sürüyor. Ama tezgâh altından finans sektörüne set çekiyor. Cari açık kaygısını bertaraf etme uğruna bankaların nefesini kesiyor. Bu politikada yanlışlıktan ziyade eksiklikten söz etmek mümkün. Şöyle ki...
Merkez Bankası, eğer genetik şifrelerine uygun davranacaksa, faiz artırım dönemine yaklaşıldığını satır aralarından ziyade daha açık şekilde dile getirme yükümlülüğü altında. Sadece munzam karşılıklarla oynanıp, piyasadan para çekilince, iddia edildiği gibi aynı anda iç ve dış denge kurulamıyor. Zira döviz kurunun seviyesi, görünür gelecekte tek başına iktidarın satın alınması yüzünden ithalat arzu edildiği kadar gerilemiyor. Bankaların kredi kanalları kısıldıkça belki tüketimin finansmanı bir ölçüde daralıyor ama aynı anda finans sektörü de ileriye dönük sorunlar biriktiriyor. Halihazırdaki zorlama bir süre daha devam ederse bankaların sermaye yeterliliği, rekabet gücü yeni gündem maddesi haline dönüşebilir. BDDK'ya binen yük artacağı gibi ölçek ekonomisi nedeniyle finansal sahada aktör değişikliklerini de içeren pazarlıklar başlayabilir.
***

Yaz ortasına kadar seçim ve hükümet kurma çalışmaları ile uğraşılacağı için Merkez Bankası başta olmak üzere tüm ekonomik birimlerin, genel makro ekonomik dengeye artık bir başka gözle bakması kaçınılmaz. Evet, vergi ve sigorta prim borçlarının yeniden yapılandırılması gerek 2011'i gerekse 2012 kamu finansmanını rahatlatıyor. Ama bu illüzyona çok kapılmamak gerek. Bu yüzden, "cari açık sorununu çözen üretim modeli, sigorta güvencesi sağlanmış esnek iş piyasası, enerji sektöründe ikinci nesil dönüşüm, acil Gelir Vergisi düzenlemesi, istihdamla bağlantılı tek çatı sosyal yardım sistemiyle etkili çalışan Ekonomik ve Sosyal Konsey" süreci bizi bekliyor.
Türkiye'nin ciddi ön hazırlığa, tüm sivil çevrelerle istişareye, hızlı karar alıp uygulamaya ihtiyacı var. Aksi takdirde göreceli istikrarlı ve avantajlı bu dönem iyi değerlendirilemezse gelişmiş dünya ile makas kolayca kapanmaz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA