Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Katmerli krizin mimarları

Ardı ardına öyle kararlar verildi ki insan, "Bunun gerisinde yine toplum mühendisliği mi var?" diye sormaktan kendini alamıyor. Şeklen bakıldığında, "YSK'ya haksızlık yapılmamalı" dedirten ama içerik ve yansımaları açısından bakıldığında "Bu kadar tuhaflık tesadüf olamaz" noktasına varan kararlar bunlar...
Önce, küçük illerin vekil sayısı düşürüldü. Seçimden birinci çıkacak partinin aleyhine tablo kurgulandı.
Sonra, Alman makamlarının, "Gerekli güvenlik önlemini alırız" dediği günlerde dahi yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarına oy kullanma imkânı tanınmadı.
Arada, oy pusulalarının basım ihalesinde skandalın eşiğinden dönüldü.
Derken, BDP destekli Kürt kökenli bir grup milletvekilinin adaylığı veto edildi. Kamuoyu baskısına, devlet duyarlılığı ve mahkeme kararları eklenince duruş değiştirildi.
Ve nihayet, önceki gün Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin mazbatası, "Sen zaten vekil seçilme şartlarını taşımıyordun" denilerek iptal edildi.
Bu dört önemli gelişme, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) aldığı pozisyonu sorgulamayı gerektiriyor. Hukuki gibi görünen kararlar dizisi, muhakeme biçimi itibariyle bünyesinde yığınla sorunu taşıyor, aynı zamanda çağdaş çözüm arayışını zorluyor.
Bir kere, YSK, 12 Eylül düzenlemelerini ve mantığını referans alıyor. Arada geçen 30 yılda hukuk alanında ve toplumda meydana gelen gelişmeleri gözetmiyor veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre yol haritası çizmeyi denemiyor.
İkincisi, 12 Haziran seçimlerinin sonuçlarını 10 günde güçlükle tescil edebiliyor. Çünkü yargı kurumları, bilgi ve iletişim tabanında hızla buluşamıyor. Henüz aday listeleri son şeklini almadan bir milletvekili hakkında verilen kesinleşmiş yargı kararına ulaşamıyor. "Medyadan duyduk. Bize seçimden 3 gün önce geldi" mazeretinin arkasına saklanabiliyor.
Üçüncüsü, YSK'nın yapısının, çalışma tarzının ve kararlarının yeniden ele alınması gerekiyor. Bundan sonra atılacak ilk adım, YSK kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yolunun açılması olarak duruyor.

***

YSK'nın,"siyasi mühendislik" izlenimi yaratan kararları bir yana, BDP ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eksenli gerilim manevraları da makul süreci, uç noktalara savurma riski taşıyor.
Hatip Dicle, İmralı'dan gelen talimatla aday gösterilirken, vekillik kriterleri açısından sıkıntılı durumda olduğunun aslında bilindiği anlaşılıyor. Dicle'ye yönelik karar, yeni dönemin göstergesi olarak sunuluyor, devletin dinamikleri test ediliyor.
"Ankara'ya gelmeyiz. DTK'yı alternatif Meclis gibi çalıştırırız" beyanatları giderek dozu artan şantaja dönüşüyor.
Çankaya'nın çabası, Hükümet'in iyi niyeti bilinmesine rağmen, Kürt etnik kimliği etrafında, "Siyasi kanallarımız kapatılıyor. Başka çare bırakılmıyor" türünden bahaneler üretilerek sivil, demokratik anayasa projesi erken zehirleniyor.
MHP'nin yeni anayasaya dönük itirazları belli iken bu konuda katkı verebilecek konumdaki CHP'de ön koşullar ileri sürme alışkanlığı hortlatılıyor. Haliyle Milliyetçi-Ulusalcı Cephe, seçim sonuçlarını unutturmaya ve yeniden ivme kazanma çabalıyor.
Sade vatandaşta, "Teröristler Meclis'e gelemedi diye devlet tehdit ediliyor" havası oluşturuluyor. Böylece, yeni toplum sözleşmesinin taşıyıcı direkleri aşındırılıyor.
Uzun süredir sessizliğini koruyan ve demokratik devlette olması gereken sınırlara çekilen askerin gerek güvenlik kaygısı gerekse üniter yapıyı koruma güdüsü tetiklenerek sistemde aktive olması teşvik ediliyor.
Komşu ülkelerde ekonomik ve siyasi kriz tırmanırken, istikrar abidesi konumundaki Türkiye'nin bölgesel inisiyatif almasını istemeyen, enerjisini içeride tüketmesini isteyen odakların ekmeğine yağ sürülüyor.
"Yine mi masum insanlar hedef alınacak" kuşkusu ile kapsamlı psikolojik harekâta uygun zemin sağlanıyor.
Kürt sorununun barış içinde bir arada yaşama temelinde çözüme kavuşturulmasına açılan kredi daha kullanılmadan kapatılıyor.
Sonuç olarak...
Kürt siyasal çizgisi bugün ulaştığı kavşakta ya Ankara'da fikirlerini ifade edecek ya da Diyarbakır çevresinde silahların konuşmasının tarihi sorumluluğu altında kalacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA