Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Terörle mücadelede ekol farklılığı ve komutanlar

Uludere'deki talihsiz olay, terörle mücadelede geliştirilen yeni konseptin uygulanma takvimi ve ardından alınacak önlemlerin içeriği konusunda Ankara'daki kritik görüş farklılıklarını ortaya çıkardı. 35 sivilin hayatını kaybetmesi üzücü olduğu kadar düşündürücü.
Olay, askeri ve istihbari operasyonları güven ilişkisi içinde yürüten kurumlara ve hassas noktalara değiyor olsa bile soruşturmadaki titizlik önemli.
Açıklık ve şeffaflık en büyük güç. Zira en gizli dosyaların er geç deşifre olduğu, hesap sorulduğu günlerden geçiyoruz.

***

Başkentteki hareketliliğin iki ana ekseni söz konusu.
1- Uludere dosyası 2- Eski Genelkurmay Başkanı Em. Org. İlker Başbuğ'u içine alan yargı süreci...
Uludere travmasını atlatmaya çalışan siyasi ve askeri makamların geldiği son nokta şu:
"Devlet gereğini de yapar, görevini de!"
Bunun anlamı, terörle mücadelenin askeri boyutu ile KCK'ya yönelik adli yönünün birlikte yürütülmeye devam edeceği.
Bu duruş siyaseten şöyle tanımlanıyor:
"Akıntılı bir nehirdeyiz. Belimize kadar değil boğazımıza kadar suyun içindeyiz. Ayağımız yere değmiyor.
Ya karşıya geçeceğiz ya da geçeceğiz!
"
Bu genel görünüm siyasi karşılığını İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'de buluyor.
Maksadını aşan açıklama yapmakla eleştirilen esasen meramını anlatmakta zorlandığı izlenimi veren Şahin, terörle mücadelenin bugünkü şahin kanadının simge ismi konumunda. Bu sıralar sadece onun peşinde koştuğu politikalar destek buluyor. Buna karşın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, farklı söylemleri ile "Şahin ekol"den ayrılıyor ve yalnızlaşıyor.
Atalay'ın kısa süre önce dile getirdiği, "Şiddet içermeyen her tür düşünce Türkiye'de serbest olacak" formülü artık rafa kaldırıldı. Terör örgütünü veya liderini övmeyi cezalandırmamaya varacak radikal yasal altyapı değişikliği için henüz iklimin uygun olmadığı düşünülüyor.
Hükümet, hukuki alanda atılacak adımları gerekli bulsa bile şu anda hazır görünmüyor.
***

Başbuğ konusuna gelince...
İlk kez bir Genelkurmay Başkanı, meşru hükümete karşı faaliyet içinde olmakla itham ediliyor. Ve bizzat yakın çalışma arkadaşlarının ifadeleri tabloyu ağırlaştırıyor.
İşte bu yüzden bazı ziyaret ve görüşmeleri dikkatle analiz etmek gerekiyor.
Örneğin,
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, 15 gün kadar önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı (ve Atalay'ı) Başbakanlık'taki makamında neden tek başına ziyaret etti?
Dün üç kuvvet komutanı neden Arınç'a "planlanmış" nezaket ziyareti gereği duydu?
Org. Özel'in, Başbakan Tayyip Erdoğan'la hafta başındaki görüşmesinde Uludere'nin yanı sıra Başbuğ konusu da açıldı mı?
Bu görüşmelerin birbiri ile bağlantısı var mı?
Org. Özel, karargâhta iddia edildiği gibi "yalnız adam" mı?
Yoksa tüm bu temaslar gündemin yoğunluğuna bağlanıp "rutin" olarak geçiştirilmeli mi?
Ankara deneyimi gösteriyor ki, olağan olması gereken bazı ziyaretler hâlâ olağanüstü olma değeri taşıyor. Özellikle mesaj iletme, nabız yoklama, geleceği planlama açısından çok özel nitelik kazanıyor. Bu ziyaretler önceden düşünülmüş olsa bile TSK'daki "silah arkadaşlığı" ve "kurumsal duyarlılık katsayısı"bakımından güncel pozisyonu yansıtıyor. Komuta kademesinin ara çözüm arayışına işaret ediyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA