Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Benim "sahipsiz memurum"

Memur konusuna bir girdik, bir daha çıkmak mümkün olmadı. O kadar çok elektronik posta geliyor ki... Yetişmek mümkün olmuyor. Ziyaretimize gelenler de cabası... Memurların kendilerini "sahipsiz"hissetmesi gerçekten tuhaf. Ya dertlerini dile getirecek makam bulamıyorlar ya da çözüm iradesi göremiyorlar. İşte bu yüzden aynı odada oturan iki arkadaş birbiri ile konuşamaz hale gelmiş. Zira geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren pek çok kanun hükmünde kararname "eşit işe eşit ücret" iddiasını hayata geçirememiş. Aksine, yeni sorunları tetiklemiş. Bakanlıkları yapılandıran bazı kararnamelerde ise çözüm diye sunulan reçete, yönetimin gerçekleri ile uyuşmamış. Örneğin, bir grup denetim elemanı bir gecede idari kadronun parçası haline getirilmiş. Düne kadar soruşturduğu müdürün yanında "uzman" oluvermiş. Şimdi yine denetim yapmaları isteniyor ama aslında yetkileri yok. Milli Emlak Denetmenleri bu durumda ve hepsi "yönetsel bunalımda."

***

Kamu yöneticilerinin verdikleri kararlara âşık olma lüksü yoktur. Başlangıçtaki planlama ile sahadaki uygulama örtüşmüyorsa, durup düşünebilirler. Bu, "taviz vermek" anlamına gelmez. İdareyi işler kılacak "devlet refleksi" anlamına gelir.
Uyum ve işbirliği için Bakanlar da sadece yakın çalışma arkadaşlarını dinlemekle yetinmemeli, değişik kademedeki memurları da dinleyecek kanalları açık tutmalıdır.
***

Bana ulaşan problemleri sunarak ve görüşlerimi açıklayarak devam edeyim:
1- Uzmanlar arasında yaratılan yapısal fark çok önemli. Mesela,defterdarlık uzmanlarından önemli bir kısmı üç aşamalı sınavdan geçerek mesleğe girdi. Üç yıllık yardımcılık süresinden sonra tezlerini hazırlayıp, yeterlilik sınavı ile uzman unvanı kazandı. Ancak Maliye Bakanlığı, kurum içindeki memurlardan fakülte diploması olanlara da genel bir test sınavıyla aynı unvanı verdi. Şu anda Maliye'de, unvanı uzman olan ancak uzmanlık gerektirmeyen işlerde çalışan yığınla personel var. Uzmanlar arasındaki "nitelik farkı" ciddi problem. Görev tanımları ve mali hakları yönüyle yeniden düzenlenmeliler.
2-
Kamu bankalarının özelleştirilmesi sırasında, şube müdürü iken çeşitli bakanlıklara "araştırmacı" adı altında atanan personel de mağdur. Bakanlık şube müdürünün bile gerisinde özlük haklarına sahipler. Kuşkusuz kamu güvencesini tercih etmelerinin bir bedeli olmalı ama bu tutar makul tutulmalı.
3- "Sözleşmeli Personel" olarak çalışanlar kadroya geçirilirken Belediye Kanunu (Md. 49) ve İl Özel İdaresi Kanunu (Md. 36.) kapsamında sözleşmeli istihdam edilenlerin bu haktan yararlandırılmaması da haksızlık. Nitekim Meclis bu konuya el attı. Yasa teklifi halen komisyonda.
4- Maaş adaletsizliğine ilişkin bir yakınma da "İl Müdür Yardımcılarından." İl Müdürü ile aralarındaki maaş farkı Aralık 2011'de 160 lira iken Ocak 2012'de bu 1.300 liraya çıkmış. Yönetsel risk altındakilere yardımcılarından fazla maaş verilmesi doğrudur. Ama fark ne 160 ne de 1.300 lira olmalıdır. İkisinin ortası daha uygundur.
5- "Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürleri" de özlük haklarının yetersizliğini dile getirmekte, "teknisyen" kadrosundaki personel de yıllardır tazminatlarında en küçük ayarlama yapılmamasını dert etmekte. Maliye'deki istatistikçi, mimar, mühendis, programcı, çözümleyiciler de işlerine oranla maaşlarının yetersizliğini söylemekteler.
Sözün özü...
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA