Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Terörle mücadelede içeriden tespit

Kamuoyunun nabzını tutmaya yönelik güncel anketler "terörü" hâlâ birinci problem olarak gösteriyor. Yakın zamana kadar "güvenlikçi bakış açısına" indirgenen terörle mücadele, geç ve güç de olsa artık çok boyutlu olarak sürdürülüyor. Ama terörün sürekli tekrar eden hastalık niteliği kazandığı ortamda, zaman zaman özeleştiri yapmak da gerekiyor. İşte bu vesile ile yakıcı terör sorununa ilişkin kritik bir analizi paylaşmak istiyorum. Zira PKK başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadelede 30 yıllık tecrübesi olan Türkiye'nin, en zayıf yönleri "yeterince akademik çalışma yapılmaması, kurumsal hafıza kaybı yaşaması, stratejik ve operasyonel yaklaşım yetersizliği" idi. Devlet, kendi yapılanmasını sorgulamak yerine genellikle teröre ve terör örgütlerine odaklandı. Güvenlik bürokrasisi göz ardı edildi.

***

Bu sıcak gündem maddesine ilişkin dikkat çekmek istediğim yazı, Polis Akademisi yayınlarında çıktı. Yorum ve değerlendirmenin akademiyi ve emniyeti bağlamadığını kayda geçirerek Dr. Mustafa Özgüler'in "Terörle Mücadelede Demokratik Hâkimiyetin Kurulması" makalesindeki tespitleri aktarmak istiyorum. Erzurum Emniyet Müdürlüğü'nde görevli Dr. Özgüler'in, ciddi bilimsel çalışmalar yapan bir isim olduğu anlaşılıyor. Ve bugün gelinen noktada, güvenlik bürokrasisindeki birikimi ve fikri zenginliği göstermesi bakımından yorumları ayrıca değer taşıyor. Dr. Özgüler'e göre;
Türkiye'deki güvenlik kurumları, kendi dünyalarında yaşadı, birbirleri ile gereken seviyede işbirliğine giremedi, hatta bazen birbirlerine karşı teyakkuza geçti!
Sonu gelmeyen eylemler karşısında kazanılan operasyonel başarılar terörü sadece sınırlandırabildi ancak sona erdirilmesinde yeterli olamadı. Hatta bu başarılar, terörle mücadelenin başarı ile devam ettirildiği veya kesin sonuca yaklaşıldığı yönünde aldatıcı kanaate de neden oldu.
***

Bu cesur çıkışın ardından gelen tespit ve öneriler çok daha önemli...
Terörün esas hedefi, etnik kimliği farklı bir bölgeye bazı hakların kazandırılması değil, Türkiye'nin bütünlüğü ve gelecek vaat eden potansiyelidir. Özerklik ve ikinci dil gibi söylemler siyasal zeminin çalkantılı halden kurtulamamasını hedefleyen psikolojik çalışmadan ibarettir. Henüz terör örgütünün operasyonel kabiliyeti sona erdirilmemişken bu tür girişimlerin, demokratik hakların kullanılmasıyla ilintili olduğunu iddia etmek inandırıcı değildir.
Ancak;
Kişi hak ve özgürlükleri ile ifadenin önünü açan uygulamalar yani gerçek anlamda demokratikleşme, uzun vadede terör örgütlerine tabandan gelen desteğin azalmasını sağlamaktadır. Bu yöndeki politikalar sürdürülmelidir.
Demokratikleşme adımları öncelikle eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır.
Ve...
Türkiye, terörle mücadelede daha çok çalışmaktan ziyade, daha akıllı ve daha organize olmalıdır. Bunun önündeki en önemli engel ise kişisel, kurumsal, hatta devlet düzeyindeki egolar, korkular ve öğrenilmiş çaresizliklerdir. Terörle mücadelede gerçek ilerleme kaydetmek için teröre ve terör örgütlerine yönelmenin yanında devlet kendi yapısını da sorgulamaya öncelik vermelidir!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA