Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Büyük değişim... Tartışmalar... Ekonominin rotası...

25 yıllık gazetecilik hayatımda bu kadar büyük değişimin ve önemli programların bir haftaya sığdığına şahit olmadım. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan olarak son kez başkanlık yaptığı Bakanlar Kurulu toplantısı ile güne başladık. Yargıtay'ın, 1 Eylül'deki yargı yılı açılış törenlerinde "eski usulü" devam ettireceğini gördük.
Yarın, bir başka mühim gün. AK Parti'nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi var. Yeni genel başkan ve Başbakan resmiyet kazanacak.
28 Ağustos'ta ise seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı TBMM'de yemin edecek, ardından Köşk'te devir-teslim gerçekleşecek.
29 Ağustos'ta Ahmet Davutoğlu'nun kuracağı Türkiye Cumhuriyeti'nin 62. Hükümeti yola çıkacak. 30 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı ve Başkomutan sıfatıyla Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde Zafer Bayramı Resepsiyonu'na ev sahipliği yapacak. Derken yeni hükümet programının Meclis'te sunumu ve güven oylaması tamamlanacak. Bu arada, ana muhalefet partisinin 5-6 Eylül'de olağanüstü kurultayı gerçekleşecek. Tabii Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 1 Eylül KKTC, 3 Eylül Azerbaycan ziyaretleri ile 4-5 Eylül Cardiff (Galler) NATO Zirvesi'ne katılacağını da göz ardı etmemek lazım.

***

Yukarıdaki yoğun trafiğin yanı sıra, piyasalar iki konuya daha odaklanmış durumdalar. 1- Yarınki Para Politikası Kurulu toplantısından çıkacak karar. 2- "Yeni ekonomi yönetiminin" nasıl şekilleneceği.
Daha önce de yazdım. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan belli sözler ve ekibini koruma teminatı ile görevini sürdürecek gibi. Zaten, dere geçerken at değiştirmek öncelikli tercih değil. Pekala eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da piyasa dinamiklerini bilen tarzı ile ekonomiyi koordine edebilir. Böyle olacak diye yazmıyorum. Sadece, piyasalar üzerinden oynanan "kriz oyununu" bozabilecek, piyasalarla tatlı- sert diyalog kurabilecek başka isimler de bulunabileceğine işaret ediyorum.
***

Bazen piyasaları ve ikircikli tutumunu anlamakta zorlanıyorum. Şöyle bir algı yaratılıyor: "Başbakan olarak Tayyip Erdoğan, faiz konusunda keskin çıkışlar yapıyor. Para merkezleri tedirginlik duyuyor. Sonra... Ali Babacan çıkıyor, piyasaları sakinleştiriyor!"
Böyle bir şey yok. Gerek Erdoğan'ı gerekse Babacan'ı yakından tanıyanlar bunun böyle olmadığını biliyor. Yani... Babacan'ın, Erdoğan'a rağmen inisiyatif alması, aksine mesaj vermesi veya ters düşmesi söz konusu olamaz. Bırakın iki farklı pozisyonu, çoğu zaman piyasalara ve kamuoyuna açıklamalarda bulunması için Babacan'ı bizzat Erdoğan'ın teşvik ettiği pek çok kişinin malumu.
***

Şu meşhur faiz konusu da bir "zihniyet meselesi!" Bir başka ifadeyle piyasaları sadece paradan ibaret sayıp riskleri faiz artışı ile önleyeceğini sanan, ekonomideki iyileşmeye ise ılımlı faiz indirimi ile yön vereceğini düşünenlerin ezberlerini ne ölçüde değiştireceği ile ilgili. Kaldı ki faiz tartışmasını Erdoğan başlatmadan çok önce piyasaların zaten yapması gerekiyordu. Ayrıca bu tartışma yeni de değil. Nisan 2006'da, Durmuş Yılmaz Merkez Bankası Başkanı olduğunda kendisine önce faiz indirtenler, iki ay sonra faiz şoku vermesini de sağlamıştı.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da aynı şok faiz geleneğini sürdürdü.
Netice olarak... Yeni süreçten endişe duymak yerine, bakış açısı zenginliğine verdiği katkıya odaklanmak lazım. En geç 2015'te vergi harcamalarını, istihdam ve enerji piyasalarını esas alan, eğitimi, hukuk reformunu ve yeni kamu yönetimini önceleyen özellikli bir dönem bizi bekliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA