Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Buğdayla koyun gerisi oyun!

Ekonomi yönetimi, enflasyonla mücadelede kritik bir noktaya odaklanmış durumda...
"İşlenmemiş tarım ürünleri ve gıda fiyatları!"
Malum, Para Fonu uzmanları, kısa bir süre önce IMF Şartı'nın 4. maddesi kapsamında rutin incelemesini tamamlamış, klişe cümlelerle bazı hususlara takılmıştı.
Yeni asgari ücretin fiyat istikrarını zorlaştıracağı, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlara ilişkin ayarlamaların enflasyonu artıracağı, cari açıktaki iyileşmenin zayıflayacağı, emeklilere ve diğer darsabit gelirli kesimlere yapılan düzeltmelerin kamu maliyesinde baskı kuracağı, uluslararası sermaye çıkışı ihtimalinin finansmanda kırılganlık yaratacağı gibi bilinen ifadelerdi bunlar.
Bugün hâlâ birileri aynı dili kullanmaya ve sadece asgari ücret artışının bile reel sektörü durduracağını iddia etmekte. Ancak meselenin "verimlilik boyutunu" görmezden gelmekte. Gerek Türk özel sektörü gerekse Türk işçisi saat başına üretkenlikte birçok rakibinin gerisinde. Üretimde verimlilikte ABD'nin yüzde 40'ı, OECD'nin yüzde 60'ı seviyesindeyiz. Yani... Amerikalı işçi ve ona üretim bandında iş imkânı sağlayan patron 1 saatte 100 dolarlık değer üretiyorsa, Türkiye'deki yapı sadece 40 dolarlık üretebiliyor. Bu da demektir ki işveren, verimli çalışma ve arge'ye dayalı üretimi genelde ikinci plana itiyor, kaynaklarını üretken olmayan alanlara yatırıyor ve sadece bilek gücüne güvenerek yol alıyor. Hal böyle olunca, 1000 TL'den, 1.300 TL'ye yükselen asgari ücret, "rekabet riski" diye sunulabiliyor. "Belki de asgari ücretin eski seviyesi yanlıştı" diye bakılmadığı için sanayinin kaynak kullanma biçimi ve verimlilik boyutu ihmal edilebiliyor. Ama bu, ayrı bir yazının gündemi...

***

Ana konumuza dönecek olursak, işlenmemiş tarım ve gıda ürünlerinde "tuhaf fiyat katılıkları" söz konusu. Bu sıralar, tarlalara, market raflarına, fırınlara ilişkin ayrıntılı çalışmalar yapılıyor. Önceliklerin başında "et fiyatları" geliyor. Eti kemikten ayıran fiyat numarasının devletin zorlamasıyla veya centilmenlik beyanı ile aşılamayacağı aşikâr. Göstermelik miktardaki kalitesiz kıyma söz verildiği gibi 32 TL. Lakin gerçek fiyat 37 TL ve üstü. Et fiyatlarının bu derecede artmasının makul bir nedeni de yok. Üstelik bu noktaya 26 TL'den gelindiği de göz ardı edilmemeli. Hem ithalat hem de ölçek ekonomisi ile yerli üreticiye destek ve neticelerin takibi düşünülmekte.
Bir diğer öncelik, "ekmek fiyatları." 5 bin civarında ekmek çıkaran fırının maliyeti ekmek başına 60 kuruş, 10 bin ve üstünde ekmek çıkaran fırının maliyeti 56 kuruş. Satış fiyatı ise en az 1 TL.
Ve ayrıca... "Fındık, şeker, mısırda da piyasa fiyatı arayışı" da sürmekte.
Netice... Maliyet artışını anlamlı kılacak dayanaklar yokken, en temel tüketim maddelerinde spekülatif kâr marjı yüzde 50'ye kadar tırmanmakta.
Bırakın diğer faktörleri sadece et, ekmek, mısır vb ürünlerdeki insafsızlık ve piyasayı düzenleme yetersizlikleri bile Merkez Bankası'nın faizleri yüksek tutması için bahane!
Üreticiye kazandırmayan, aracı-vurguncuya haksız kâr transfer eden, yüksek faizle 79 milyona bedel ödeten bu körebe oyunu artık bitmek zorunda!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA